.................................................................VeDeVaM..................................................................

 

Mezarlık

Dört kişilik bir eğitim uçağı karadenizde mezarlığa düşmüş......
Lazlar 80 ceset çıkarmışlar ve olu sayısının artmasından korkuyorlarmış

AMERIKA'DAN MÜHENDIZ

Kayseri'nin bir köyünde imece yöntemiyle yol yapiliyor. Bunun icin de esekten yararlaniliyor:
Esek hangi yolu izlerse, orasi genisletip araba yoluna dönüstürülüyor.... Köye gelmis olan Amerikali Baris Gönüllüsü, ne olup bittigini kavrayamadigi icin sorar:
- Ne yapiyorsunuz böyle?
- Yol yapiyoruz.
- Bu esek ne icin?
- O, yolun mühendizi. Yola uygun gecenegi o gösterir.
Baris Gönüllüsü katila katila güler:
- Ya esek bulamasaydiniz?
- Iste o zaman Amerika'dan mühendiz getirirdik!

Sunnet diyeyim de...

Nasreddin Hoca'nin evine bir gun uc molla misafirlige gelir. Ucu de birbirinden obur seylermis. Hoca ne yemek cikarmissa silip supurmusler.
O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunu da "sunnettir" diye ekmekle iyice siyirirlarmis.
Bu sirada odaya Hoca'nin oglu girmis. Mollalar Hoca'yi memnun etmek icin:
-Aman ne guzel cocuk...Adi ne bunun? diye sormuslar.
Hoca:
-Adi Farzdir, demis.
Mollalar sasirip birbirlerine bakmislar:
-Bu ne bicim isim Hoca Efendi? demisler. Simdiye kadar boyle bir isim hic duymamistik.
Hoca hemen tasi gedigine koymus:
-Ya, sunnet diyeyim de onu da mi yiyesiniz?

On akcelik pestemal

Timur bir gun yanina Hoca'yi da alarak Aksehir'in Meydan Hamamina gider.
Soyunup pestemallara sarinip sicak bolume gecerler. Gobek tasinda oturup bir yandan sohbet ederken bir taraftan terlerler.
Derken Timur Hoca'ya sorar.
-Hoca sen bir deryasin! kiymet bicmesini bilirsin. Su halimle ben kac para ederim?...
Hoca;
-On akce der.
Kendisine bu kadar az kiymet bicilmesi Timur'u kuplere bindirir.
-Bre gafil sen bana nasil on akce ettigimi soylersin bu parayi sadece pestemal yapar! deyince
Nasreddin Hoca boynunu bukerek;
-Pestemali hesapa kkattim zaten! der.

Piyango bileti

Cemal iki tane piyango bileti almış. Temel karşı çıkmış,
- Manyak Cemal, Niye ici tane altun? Puyuk ikramiye pi tane. attim zaten! der.

Polis yok

Temelle Dursun kamyona 6 metre yüksekliğinde eşya yüklemişler.
İstanbul'a götürüyorlar.
Giderken 100 metre ileride bir köprü gözlerine çarpmış.
Köprü yüksekliği 4.50 m. belirtilmiş.
Temel arabayı köprüye 15 metre kala yavaşlamış.
Dursun etrafa bakmış. Temel'e:

- Temel gazla etrafta polis falan yok.

Olmayanı

Bektasi, camide namazdan sonra dua etmis:
"ey ulu Tanrim, bana bir raki parasi ver!"
Yaninda namazini bitiren softa da, ellerini kaldirmis:
"Rabbim, bana iman ver!"
Iki duayi da isiten hoca, Bektasiye:
"Bak, herkes ne isitiyor
Tanri'dan, sen raki parasi. Utanmiyor musun?" demis.
Bektasi usulca:
"Ne yapalim hoca efendi, herkes kendisinde olmayani ister," demis

Resepsiyon

Temel Londra'da otelin birinin odasında kara kara dusunuyor.' ulan' diyor
- Ben asagıdan icki isterken Laz olduğum anlasılır mi acaba?
Geciyor aynanın karsisina ve prova yapiyor....
- Bana bir fvisku,,,,,yok boyle anlarlar
- Bana bir raki......'yok' diyor 'boyle de anlarlar'
- Bana bir bira....Tamam diyor böyle iyi anlamazlar...... Ve asagiya iniyor Masaya dirseklerini dayiyor ve sesleniyor.
-Barmen bana bir bira.
Barmen Temeli biraz suzdukten sonra soruyor:
- Birader sen Laz misin?
Temel:
- Uuuy nasıl anladın diyor;
- Cunku burası resepsiyon, bar karşıda.

Rontgende rotus

Temel cok iyi bir doktordur" demis Cemal..
"Nereden biliyorsun" demisler.
"Gecen yil cok pahali bir ameliyat olmam gerekiyordu, param yoktu, rontgende rotus yapti."

Baklava

Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir.
-Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu...
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu.
-O zaman seni ilgilendirmez!

Üzüm suyu

Sultan Abdulmecid bir gun Bogazici'nde buyuk bir bagin tam ortasindaki koshkunde oturan bir Bektasi babasini ziyarete gitmis.
Bektasi, o gün komsu bagdaki bir arkadasini ziyarete gitmis.
O donunceye kadar padisah bagin her tarafini dolasmis.
Bektasi donunce karsilikli konusmaya baslamislar.
"Erenler bagin masallah cok buyuk. uzumunu ne yapiyorsun?"
"Muritlerle ve canlarla birlikte yeriz Sultanim."
"Buradaki uzum yemekle biter mi?"
"Yemedigimizi de sikip ficilara basar, suyunu iceriz!"
"Peki ama, sikilmis uzum sarap olmaz mi?"
"Vallahi Sultanim, biz uzumu sikip ficilara basariz. Allah ne isterse o olur.
ust tarafina karismak haddimize mi?"

Saz

Hoca'ya saz calmasini bilip bilmedigini sorarlar.
-Evet, diye cevaplar Hoca
Ve Hoca'ya ispatlamasi icin bir saz verirler.
Hoca baslar calmaya
DIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII...
Ayni nota, ayni tel, tekrar tekrar
DIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII...
Bir kac dakika sonra, Hoca'nin calmasini keserler.
-Hoca, bu dogru saz calma sekli degil, ayni nota caliyorsun. Saz calanlar, parmaklarini asagi yukari gezdirirler, farkli telleri calarlar!
-Ben biliyorum onlarin neden yukari asagi gezindiklerini ve farkli telleri denediklerini..
-Nedendir?
-Onlar benim halihazirda buldugum *bu* notayi ariyorlar...

Secdeye kapanırsa

Bir gun Hoca, yol ustu bir hana inmis. Nuh Nebi'den mi kalmis, Kaalubela'dan mi? Her ne ise.. Her tarafi delik desik olmus;
adeta cokmeye bir basi kalmis. Hoca'nin yuregine bir korkudur dusmus ama, ne desin?
Nihayet bir soz arasinda:
"Yahu, bu senin tavan da ne kadar gicirdiyor be, besik mi mubarek!" diyecek olmus ama, hanci baba hic orali olmamis; sozu sakaya bogarak;
"Agzini hayra ac Hoca, bu gicirti besik gicirtisi degil; tavan tahtalari Hak'ka tesbih cekiyor!" demis.
Hoca'nin kozu kullenirmi? Gozlerini hancinin gozune dikerek;
"Peki ama, demis; ya bu tavan boyle tesbih ceke ceke aska gelip de secdeye kapanirsa, bizim halimiz nice olacak!"