![]()
İşte ben; Yani Melih’i cidden istemeden ağlatan kişi!!!!!
Bundan 1 ay önce Melih bana artık kendimi tanıtan bir yazı yazmam gerektiğini söyledi.Haklı da lakin tanımayan arkadaşlar beni canavar gibi görebilir.Melih’i ağlattım ya!!!
14 Mayıs 1970 yılında İstanbul’da Zeynep Kamil Hastanesi’nde öğlen 13:00 sularında doğmuşum. Türk filmi gibi hayatım o anda başlamış. Daha ilk günlerimde röntgenlerimi karıştıran hain bir hemşire yüzünden raşitik olduğum ortaya atılmış. Bizimkiler perişan tabii. Annem kesin sigara içtiği için bana hamileyken kendini suçlamıştır. Neyse tam bana bir sürü garip alet takacaklarken bir rontgen daha çekilip gerçek ortaya çıkmış. Babam hep anlatır benim doğumuma bakan doktor babama sarılmış sevinçten. Babam hala benim yerime sağlam raporu verdikleri öteki bebeği merak edip durur. Tam Türk filmi olayı değil mi ?
Annem ile Babam çalıştıkları için bana 3 yaşıma kadar anneannem bakmış. Şu anda ki kilolarımı ona borçluyum. 7 aylıkken ağzıma karpuz sokuştururmuş
3 yaşımda kendi evime döndükten sonra beni bu sefer de anaokuluna gönderdiler.Öğlen uykularından nefret ettiğimden (safi asabilik yapmak istememden kaynaklanan bir sebep idi ) koskocaman anaokulunun kuralını benim için değiştirdiler ve ben uykuya yatmamaya başladım. Beni gören diğer çocuklar da bundan yararlanmaya kalkınca adeta bir devrime sebebiyet verdim ama liderliğim kısa sürdü. Beni aynen ikinci gün yatağa gönderip başıma da bir öğretmen diktiler. Ben tabi okuldan o andan itibaren nefret etmeye başladım. Bizim mahallenin erken kalkmak için kesinlikle çalar saate ihtiyaçları yoktu. Ben okula giderken yeterince çığlık şeklinde ağlıyordum. Herkes benim sayemde uykusundan kalkıyordu. Kesin o devirde birkaç komşunun taşınmasına sebep olmuşumdur.
Aşk hayatım 3 yaşımda başladı.İlk sevgilim kendimden 15 yaş büyük bir Lübnanlı bir gençti. Kız arkadaşıyla arasına girip huysuzluklar ediyordum. Şekerim ve çok güzelim diye de kimse bir şey diyemiyordu tabi. Neyse aşkım ülkesine yaz sonunda dönünce ben de büyük bir kalp acısıyla hayatıma devam ettim. O dönemde evlenme teklifi bile almışlığım vardı. Babaannemin benden nefret etme sebebi de o döneme rastlar. O kadar güzel bir çocuktum ki Maçka parkında çok ünlü bir fransız şarkıcı benimle resim çektirmek istemişti. Ama ben istemem diye tutturmuştum. Bizimki de yarı fransız ya benden nefret etti. hehehhehehehehehehehehe... O gün bugündür beni hiç sevmez.
Okul hayatım lisede sınıfta kalışıma kadar sevimsiz bir şekilde geçti. Aşk hayatımda farklı değildi. Sonra Ata Kolejine geçtim ikinci kere Lise 1 i okumak için. Orada Banu ile birbirimizi bulduk ve eğlence başladı. Ben bile okula gitmek için müthiş bir istek duyuyordum. Bizim sınıfın penceresinden çantaları sokağa atıp okuldan kaçardık. Tüm sınıf fizik dersini bütün iki sene boyunca imtihan sorularını çalarak geçtik. Hem de hocanın gözü önünde. Naz sayesinde matematik ve Tarih derslerinin imtihanlarını erteletirdik. Kalın yünlü çorapla bile bir keresinde hocalara gidip göz süzüp imtihanları erteletmişti valla. Sonra bir Fizik imtihanında soruları çalamayınca okula bomba ihbarı yaptık. Arkadaşımız Murat’ı suçsuzca hırpaladılar diye hocalara ve okula karşı 1 saatliğine grev yapıp yandaki parka gidip sınıfa girmeme eylemi bile yaptık. Sınıf sigara içilen ve içilmeyen diye ikiye ayrılırdı. Yani aynı uçak gibi. Bize yılda en fazla 2 ingilizce ve mantık hocası dayanırdı. Sınıf öğretmenimizin bile kim olduğunu genelde okulun bitmesine 1 ay kala öğrenirdik. Bu yaramazlıklarımız ta ki Clarette’i trafik kazasında kaybetmemize kadar sürdü. O zaman gerçekten bir birlik olduğumuzu gördüm. Toplama sınıfı olarak aynı duyguları az sınıf hisseder ama biz 51 kişi aynı duyguları paylaştık ve okulun birmesine 1.5 ay kala gerçekler yüzümüze soğuk hava akımı gibi vurdu. Ve sonra da hayatımız asla aynı olmadı. O yılları özlüyorum ..
Bizim sınıfta herkes bir yerlerde kalıp geldiğinden üniversite kazananlar toplamı 4 ü geçmedi ve ben de onun içindeydim. Ben bile hala şaşırıyorum. Gerçekten de hiç çalışmadım: Ve hala yazdığımı hatırlamadığımı iddia ettiğim İ.Ü Tarih bölümüne kazananlar arasında ikinci olarak girdim. Lise hayatının o güzel anılarından sonra Hergele meydanı bana çok soğuk geldi ve 2 sene boyunca okula amaçsızca gittim geldim. Bu arada Pan American Havayollarında işe girmiştim. Sonunda para ve iş hayatı kazandı; okulu bıraktım.
İş hayatımı çok sevdim ve hala da yaptığım işi çok seviyorum.Yolculara yardımcı olmak, onlarla diyalog içinde olmak, kötü bir ruh haliyle gelen birini mutlu bir halde göndermeye uğraşmak beni çok yordu yıllarca ama yine de bir kere bile işimden şikayetçi olmadım. Değiştirmeyi de düşünmedim. Pan Am 1991 yılında iflas etti ve hatlarımızı Delta Airlines aldı. Tüm departman olarak yeni şirkete transfer olduk. Hem de önceki yıllarımızı da sayarak. O zamandan bu Nisan ayına kadar dolu dolu şirketime hizmet ettim. Bir sürü teşekkür mektubum ve hatta bir de 65.000 kişi arasından haftanın kahramanı seçilmem sonucunda ödülüm bile oldu. Sonunda şirket politikası 12 senemden önemli sayıldığında yine departmanca işten çıkartıldık ve ben hemen iş buldum. Şimdi Lufthansa’da çalışıyorum. Yeni bir hayatım ve yeni umutlarım ve bir sürü de dünya tatlısı arkadaşım var.
Bu sürede başımdan geçen deprem, su baskını, fırtına ve de aşk deliliklerini size burda saymıyorum. Bir gün onları nasılsa yazacağım size
Yazı yazmaya ilk olarak 1988 senesinde başlamıştım. Keşke o yazımı bulabilsem ama imkansız. Bu konuda bir eğitimim yok. Sadece hissettiklerimi buraya dökerek bir nevi kendi kendime terapistlik yapıyorum. Ama siz dostlarım sayesinde cesaret alıp normalden daha fazla yazmaya da başladım. Ve Melih sayesinde de bunları sizlerle devamlı paylaşabildim. Sağol Melih dostum ve bana ilk baştan beri yazmam için cesaret veren Tülin arkadaşım sana da teşekkürler ve yazılarımı okuyup beğenen siz dostlar; sizlere de binlerce teşekkürler. Beni okumaya devam edin. Ben nasılsa yazmaya devam edeceğim.....
Simla Resmor (07 Mayıs 2000)
©Yazıların tüm hakları Simla Resmor'a aittir.
Tüm düzenleme hakları© 2000-2001 extr@bonus®
Webmaster: extr@bonus®