Antalya'dan Manavgat'a gidilen yol
ile Serik'i geçip 30 km sonra sağa sapılarak ulaşılabilir. Antalya'ya
75 km uzaklıktadır. |
Side kelimesinin kökeni
Anadolu'dur ve nar anlamına gelmektedir. Kent sikkelerinin üzerindede
nar betimlenmiştir. İsa'dan sonraki yüzyıllarda da Roma dönemine dek
nar simgesi kent sikkeleri üzerinde kesintisiz bir şekilde yeralmıştır.
|
Side'nin Likya ve Pers hakimiyetinde
olduğu dönemlere ilşkin fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, Pers
hakimiyeti altında bulunduğu M.Ö. 5. yyda hala kendi parasını basıyor
olması, Side'nin o dönemlerde de büyük ölçüde özgür olduğunun göstegesidir.
Side karada ve denizde güçlü surlara sahip olmasına rağmen M.Ö. 333
'te Büyük İskender'e savaşmadan teslim olmuştur. İskender'in ölümünden
sonra uzunca bir süre Ptolemaic ve Seleucid imparatorluklarının egemenlikleri
altında kalmıştır. M.Ö. 190 da , Roma ve Pergamum'un desteklediği Rodos
filosu ile Syria kralı III. Antiochos'un, ünlü Cartagena'lı Hannibal
komutasındaki filosu arasındaki büyük bir deniz savaşına tanık olmuştur.
Rodos filosu bu savaşı kazanmıştır. |
Kent agorası 2. yy'daki
son biçimlenmesi ile sıralı kemeri olan cadde boyunca uzanarak tiyatronun
önünde son bulur. Agoranın dört tarafında portico'lar bulunmaktadır.
Portico’ların kuzeydoğusunun ve kuzeybatısının arkasında bulunan dükkan
siraları günümüzde hala görülebilir. Agoranın güneybatı köşesinde bulunan
kubbeli yapı şehrin latriumu(halk tuvaleti) 'dur. Bu Anadolu'da bulunan
en süslü ve en iyi korunmuş latrium örneğidir.Dairesel oturma yerleri
bulunan bu yapının önündeki bir kanaldan temiz su akarken, 24 kişilik
bu yapıdan pislik kanalizasyona atılırdı. Agoranın tam ortasında Şans
Tanrıçası Tyche için yapılmış ve bazılarına göre ticaretin şansa dayandığının
göstergesi olan daire biçimli tapınak bulunmaktadır. Orjinalinde dış
çevresinde 12 sütun bulunan ve çatısı piramit şeklinde örtülmüş bu tapınaktan
günümüze sadece tapınağın podyumudur. |
||
Bu agora planı kare
olan Devlet agorasına güney kenarı boyunca uzanan bir cadde ile bağlanır.
Agora Ion tarzı sütunları olan portico’lar ile çevrelenmiştir. Agora'nın
ortasındaki yüksek platformda gösteriler ve köle satışları yapılmaktaydı.
Doğu portico'sunun arkasında mimari özelliklerine göre bir imparatorluk
sarayı veya kütüphane olduğu düşünülen geniş, iki katlı , süslü üç odalı
yapı vardır. |
||
Agora'nın hamamı M.S.
5. yyda yapılmış beş odalı bir bizans yapısıdır ve günümüzde müze olarak
kullanılmaktadır. Küçük bir soguk su havuzu bulunan ilk oda frigidarium’dur.
Buradan tas kubbeli terleme odasina yani lokonicum’a geçilir. Yapinin
üçüncü ve en büyük odasi sicak oda ya da diger adiyla caldarium’dur.
Hamamin isitma sistemi mermer zeminin altindan geçer. Caldarium’dan
sonra dar bir kapidan geçilerek iki odali tepidarium’a ya da yikanma
alanina girilir. Hamamin önünde yikanmadan önce insanlarin spor yaptiklari
portico’lu avlusu olan palaestra vardir. |
||
Tiyatro, plani ve yapi
tipi ile Anadolu’da mevcut bulunan tek örnektir. M.S. 2. yyda Helenistik
temeller üzerine insa edilmistir. Side düzlük bir alan üzerine kuruldugundan
tiyatronun üst siralari ancak doganin izin verdigi kadar yükseltilebilmistir
bu da çok dik degildir; alt siralar ise kemerli bir altyapi üzerinde
uzanmaktadir. Cavea’yi ikiye bölen 3.30 metre genisligindeki diazoma’nin
altinda 29 oturma sirasi sayilabilir. Üst bölümünde 29 oturma sirasindan
sadece 22 tanesi hala ayaktadir. Böylece, 16-17 bin kisilik kapasiteye
sahip olan bu tiyatro Pamphylia bölgesinin en büyük tiyatrosudur. Alt
bölümün dis galerisinden merdivenler diazoma’ya dogru yükselir. Içerdeki
galerilerden merdivenler tiyatronun üst bölümüne çikar. Galerilerin
iki ucunda muhtemelen tiyatro çalisanlarinin ve aktörlerin girisini
saglamak için parados’lar bulunmaktaydi. Orkestra yeri yarim daireden
biraz daha büyüktür ve sonraki dönemlerde ön siralardaki koltuklarda
izlemeyi elverissiz hale getiren uzun ve kalin bir duvarla örülmüstür.
Bu duvar, deniz savaslarinin canlandirilmasinda ve diger sporlarda orkestra
alaninin zaman zaman su ile dolmasini engelleyen su geçirmez pembe bir
siva ile kaplanmistir; hiç süphesiz bu alan vahsi hayvan dövüsleri için
de kullanilmistir. Orkestranin arkasinda, genis bir podyum üzerinde
sahne binasi yükselir. Bu bina 63 metre uzunlugunda iki katli cepheden
olusur. Podyumun üzerindeki bes dar kapi sütunlarla, nislerle ve heykellerle
süslenmis orkestraya baglanir ve bunun alt katinda sanatçilarin girisini
saglamak için bes adet bosluk vardir. Bu bosluklar arasinda ayni Perge’deki
tiyatro gibi Dionysos konulu resimler bulunan mermer frizler vardir.
|
||
Iki muazzam tapinak,
denizde ve limanda, yan yana yarimadanin güney ucunda yer alir. Bu tapinaklar,
M.S. 2. yyın ortalarinda yapilmistir. Etrafinda bir sira sütunu olan
Korinth düzenindeki tapinaklar, bütünüyle mermerden olusur. Kisa kenarlarin
her birinde alti sütun varken uzun kenarlarda onbir sütun vardir. M.S.
5. yyda bu tapinaklarin önünde genis bir bazilika insa edilmis ve tapinaklar
bazilikanin atrium’unun (avlusunun) içine alinmistir. Oldukça hasar
görmüs olmalarina ragmen tapinaklarin biçimleri saptanabilmistir. Side’nin
koruyucu tanrisi Athena oldugundan tapinaklardan birinin, limanin ve
denizcilerin koruyucusu olan oldukça ünlü Athena’ya adanmis olmasi muhtemeldir.
Diger tapinak ise, Apollo’ya ithaf edilmis olmalidir. Apollo Tapinagi’nin
restorasyon çalismalari devam etmektedir. |
Kemerli caddenin ve tiyatronun arasinda
eski bir Roma tapinaginin kalintilari vardir. Ön sütunlari ve yan tarafin
bastan iki sütunu serbest birakilan ancak diger yan ve arka sütunlarin
arasina ana odanin duvarlarinin örüldügü pseudoperipteral tarzi bu tapinaktan
sadece podyum kalmistir. Podyum kalintilari, yedi basamagin üzerinde
kuzeyden yükselir. Tapinak duvarinin önünde dört granit Korinth nizaminda
sütun vardir. Tiyatroya yakin olmasindan dolayi, tapinagin Dionysos’a
ait oldugu düsünülür. |
M.S. üçüncü yüzyili isaret eden
Side’nin üç halk hamami, kemerli caddede bulunur. Özel devlet korumasinda
olan bu güzel bina, 40x50 metre boyutundadir. Hamamin degisik olan odalari
tonozludur. Bu yapinin önündeki genis avlu daha çok palaestra olarak
kullanilirdi. Melas Nehri’nin (günümüzün Manavgat Çayi) kaynagindan
gelen su, sehir sarniçlarinda toplanip kil borularla sehre dagitilmadan
önce, iki katli su kemerleri üzerinde, kayalara oyulan kanallardan,
tonozlu yer alti tünellerinden ve vadilerden geçerek oldukça macerali
30 kilometrelik bir yolculuktan sonra Side’ye ulasirdi. |