KABÛL DİLİNİN ETKİSİ
Ne yazık ki anne babaların çoğu çocuklarını büyütürken
geleneklere uyarak kabûl dili yerine kabûlsüzlük dili kullanır, hayır
derler: Hayır, dersini bitirmeden dışarı çıkamazsın!
Hayır, Taner'le arkadaşlık yapmanı istemiyorum!. Hayır,
tabağındaki yemeği bitirmeden sofradan kalkmayacaksın! Hayır,
yeterince çalışmıyorsun! Hayır, bu saatte tek başına
sokağa çıkmana izin veremem! Eleştirme, yargılama, öğüt
verme, uyarma ve emir verme çocukta olumsuz duygular uyandırdığı
için bir bakıma kabûlsüzlük anlamı taşırlar.
Kabûl dilini kullandığımızda çocuklar yapıcı bir
biçimde nasıl konuşulacağını öğrenir. Çocuklara
kendilerini iyi hissettirir, onları konuşmaya yüreklendirir, duygularını
açıklamalarına yardım eder, benlik kaygılarını
giderir, öz güven duygularını güçlendirir. Ancak, bütün iyi
niyetlerine rağmen, anne babaların çoğu farkında olmadan
yukarıda örneklerini verdiğimiz negatif iletişim dilini kullanırlar.
Bu tür konuşmalar çocuklarda yetersizlik ve suçluluk hissi uyandırır,
duygularını açıkça dile getirmelerini engeller, sosyal fobi
geliştirmelerine neden olur. Gerçek sevgi, onları olduğu gibi
kabûl etmektir.
Neden bazı insanlarla beraber olmaktan sıkılırız? Bu
soruma bir genç: Çünkü onlarla paylaşacak fazla şeyimiz yoktur,"
cevabını vermişti. Genç doğru söylüyordu. Paylaşmak
demek kabûl etmek demektir. Birinin tipimizi, davranışlarımızı
ve görüşlerimizi beğenmediğini yani bizi olduğumuz gibi
kabûl etmediğini hissettiğimiz zaman onunla birlikte olmak istemeyiz.
Şimdi sorumuzu pozitif yöne çevirelim: Neden bazı insanlarla beraber
olmaktan zevk alırız? Neden çekinmeden onlara sırrımızı
açabilir, içimizi dökebiliriz? Çünkü bizi olduğumuz gibi kabûl eder,
değiştirmeye çalışmazlar. İyi bir dinleyicidirler.
Bizi dinlerken akıl vermeye kalkmaz, eleştirmez, suçlamazlar. Onlarla
konuştuktan sonra kendimizi rahatlamış hissederiz.
Psikologların birinci özelliği etkin dinlemeyi bilmeleri, yani iyi
bir dinleyici olmalarıdır. Danışmak için bize gelen liseli
genç bir kızımızı bir saat süreyle etkin olarak dinledim.
Ailesiyle, okuluyla, arkadaşlarıyla ve kendisiyle olan bütün sıkıntılarını
anlattıktan sonra: Bana bütün bu sıkıntılardan nasıl
kurtulacağımı söylemeyecek misiniz? diye sordu. Önce sıkıntıların
kaynağını bulmamız lâzım... dedim. Bunu da
ileriki seanslarda seninle birlikte yapacağız. Yüzüme baktı:
Hayret, dedi, hiçbir şey söylemediğiniz halde kendimi rahatlamış
hissediyorum. Size anlattıklarımı daha önce hiç kimseyle paylaşmamıştım.
Annem ve babam da buna dahil. Zaten onlara hiçbir şeyimi anlatmam.