KABÛL DİLİ
Çocuklar canlarını sıkan şeyleri anne babaları ile
neden konuşmak istemezler? Neden, çocuklarıyla yakın ve çatışmasız
bir ilişki sürdürebilen anne babaların sayısı çok azdır?
Son yıllarda yapılan araştırmalar etkili ve yararlı bir
ilişki için sahip olmamız gereken önemli becerilerden birinin "kabûl
dili" olduğunu gösteriyor. Çocuğumuzu olduğu gibi kabûl
etmek, bize bir şey anlatırken akıl vermeden, yargılamadan,
eleştirmeden dikkatlice dinlemek ve onu dinlediğimizi söz ve davranışlarımızla
geri iletiler göndererek belli etmek ilişkimizin devamı için çok önemlidir.
Bu da ancak kabûl dilini kullanmakla mümkündür.
Kabûl dilini kullandığımızda çocuğun kendi problemini
ve bu problem karşısında hissettiği duyguları açıkça
dile getirmesine ve problemle yüzleşerek onun üstesinden gelmesine yardım
etmiş oluruz.
Örnek: Çocuğunuzun hastalandığı için okula gelemeyen bir
arkadaşına özendiğini ve bunu dile getirdiğini varsayalım:
Ne olurdu, ben de Hatice gibi hastalanıp okula gitmek zorunda kalmasaydım.
Çocuğunuzdan bu sözleri duyunca çoğu anne babalar gibi ilk anda
okulu sevmediğini, okula gitmek istemediğini düşünürdünüz değil
mi? Buna tepkiniz ne olurdu? Yine çoğu anne babalar gibi her çocuğun
okula gitmek zorunda olduğunu, hastalanmanın çare olmadığını,
onu derslerinden geri bırakacağını ve başarısını
etkileyeceğini söyleyerek hastalık özentisinden vazgeçirmeye çalışırdınız.
Maalesef, size çok mantıklı gelen bu yaklaşımınız,
hem kabûl diline, hem de etkili dinleme yöntemine aykırı olduğu
için çocuğun problemini çözmeyecektir.
Şimdi aynı olaya kabûl dilini ve etkili dinlemeyi bilen bir baba gözüyle
yaklaşalım. Çocukla baba arasında geçen diyalog muhtemelen
şöyle olurdu:
Çocuk:
Ne olurdu, ben de Hatice gibi hastalanıp okula gitmek zorunda kalmasaydım.
O ne kadar şanslı.
Baba:
Hatice'ye özeniyorsun.
Çocuk:
O hasta olduğu için okula gitmiyor. Ben her gün gitmek zorundayım.
Baba:
Arada bir okula gitmek istemiyorsun.
Çocuk:
Evet. Özellikle İngilizce dersi olduğu gün.
Baba:
İngilizce dersini sevmiyorsun demek.
Çocuk:
Aslında İngilizce dersini değil de... .
Baba:
İngilizce öğretmenini sevmiyorsun.
Çocuk:
Bir kelimeyi yanlış söylediğim zaman beni taklit edip alay
ediyor. Bütün sınıf bana gülüyor. Ondan nefret ediyorum. Birkaç gözde
öğrencisi var, okuma parçalarını hep onlara okutturuyor.
Bundan sonrası artık kolaydır. Baba etkin dinleme yaparak ve
hatalı bir iletişim yolluna baş vurmadan çocuğun duygularını
olduğu gibi kabûl ederek problemi kendisine buldurdu. Problem okul korkusu
değil, İngilizce öğretmenidir.