YANLIŞLARI DA KABÛL EDİLMELİ Mİ?
Anne babaların aklına şöyle bir soru gelebilir:
Çocukların yanlış davranışları karşısında
ne yapacağız? Kabûl diline bunlar da dahil mi? İnsanlar
nedense anne baba olunca yeni bir rol üstlenip insan olduklarını
unutur, tuhaflaşırlar. Bu tuhaflaşmayı anne baba olmanın
getirdiği bir sorumluluk zannederler. Anne ve babanın da her insan
gibi duyguları, kusurları ve eksikleri olduğunu unuturlar.
Duyguları ne olursa olsun, bunları ifade etmede kendilerini özgür
hissetmezler. İyi bir anne baba olmak için kızgınlıklarını,
hatalarını, bilgisizliklerini gizleme gereği duyarlar. Çocuklarına
iyi örnek olmak için daima tutarlı olmak ve hep iyi şeyler yapmak
zorundadırlar. Her konuda fedakârlık yapmaları, kendi arzu ve
isteklerini bir kenara bırakıp çocukların isteklerine öncelik
vermeleri gerekir.
Anne babaların alkışlamaya değer bu iyi niyetli davranışları
ne yazık ki çocuklar üzerinde çok az etki yapar. Çünkü çocuklar iyi
birer gözlemcidir. Anne babaların hep iyi ve kusursuz görünmek için
kendilerini ne kadar zorladıklarını fark ederler. Dört yaşındaki
bir kız çocuğu kendisini haksız yere cezalandıran annesine
şöyle diyordu: Haydi anne, haksızlık yaptığını
kabûl et. Ben haksızlık yaptığım zaman özür
diliyorum, sen neden dilemiyorsun? Eğer özür dilersen seni affederim ve
daha çok severim. Gerçek olan şu ki, çocuklar anne ve babalarını
insan olarak görmek istiyorlar, melek olarak değil. İnsan olmaları
onları çocukların gözünde küçültmez.
Bazen çocuklardan biri o kadar şımarır ve yaramazlık yapar
ki katlanmak mümkün olmaz. Bu durumda rahatsızlığımızı
dile getirmek ve çocuktan uslu durmasını istemek anne baba olarak en
tabi hakkımızdır. Yaramaz çocuğa müdahale etmediğimiz
taktirde diğer çocuklara haksızlık yapmış oluruz. Bazı
kitaplarda her nedense anne ve babalara çocukları birbirinden ayırmamaları
ve onları aynı derecede kabûllenmeleri istenir. İnsanlar
birbirine benzemediği gibi çocuklar da benzemeyecektir. İnsanları
kişilik özelliklerinden dolayı aynı derecede kabûllenemeyiz.
Kimine yakınlık ve sempati duyduğumuz halde, kimine mesafeli
durmayı tercih ederiz. Çocuklar için de aynı şey geçerlidir.
Yaramaz ve tembel çocukla, uysal ve çalışkan çocuğu aynı
derecede kabûllenmemiz mümkün değildir. Ne var ki çoğu anne
babalar, yaramaz ve tembel çocuğun daha çok ilgiye ve korumaya ihtiyacı
olduğunu düşünerek uysal ve çalışkan çocuğu ihmal
ederler. Bunu yaparken de o zaten kendi kendine yetiyor, problem çıkarmıyor
derler.
Çocukların davranışlarını kabûl edilebilir ve kabûl
edilemez olarak iki grupta toplayabiliriz. Bazı çocukların kabûl
edilemez davranışlar alanı diğer çocuklardan daha fazladır.
Anne babalar genellikle çocukların davranışları hakkında
her zaman aynı tepkide bulunmazlar.
Neşeli ve mutlu iken kabûl ettikleri bir davranışa üzgün ve
mutsuz oldukları zaman kızabilirler. Aile içinde kabûl ettikleri bir
davranışı misafir olduğu zaman kabûl etmez, çocuğu
uyarma gereği duyarlar:
Ahmet, böreği elinle yemek çok ayıp, çatalını kullan lütfen!
Çocuk aynı davranışın neden kimi zaman kabûl edilip kimi
zaman kabûl edilmediğini bir türlü anlayamaz. Doğru ile yanlışı
birbirine karıştırır.
Hiç kimse mükemmel değildir. Anne baba da olsak bazen sinirlerimize hâkim
olamaz çocuğa gereğinden fazla sert davranabiliriz.
Eğer bu davranışımızın sebebini açıklarsak;
çocuk bize anlayış gösterecek, duyguları incinmeyecektir.