ESMÂÜ L HÜSNA
1-
ALLAH: EL-
BASÎR: Allah
Teala nın özel adıdır. Hiçbir varlığa verilemez ve
atfedilemez.
2- EL- ADL:
İşlerinde
aşırılığa gitmeyen, zulmetmeyen, mutlak adalet sahibi.
Burada kula düşen görev adaletin demir gibi koruyucu, adaletsizliğin
ise ağaç kurdu gibi çürüttüğünü bilerek adaletten ayrılmamak,
haklının hakkını vermek, eşitliğin de adaletten geçtiğini
unutmamaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan her haklının hakkını verir,
öfkelense bile adaletten ayrılmaz.
3- EL- AFÜVV:
Affı çok
olan, kulların günahlarını silen.
Burada kula düşen görev kusuru varsa tevbeyi geciktirmemek, affedici
olmak, asla kinci olmamaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan daima kinci değil affedicidir.
4- EL- ÂHİR:
Sonu
bulunmayan, her şey yok olduktan sonra varlığı devam eden.
Burada kula düşen görev her şey fani olduğu için fanilere değil
de baki olana tutunmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah tan başkasına bel bağlamaz.
5- EL- ALÎM:
Olmuş
ve olacak olayları, ezeli, ebedi ve sınırsız ilmi ile her
şeyi bilen.
Burada kula düşen görev ilme çalışmak, onunla amel etmek ve
Allah tan ilminin artırmasını dilemektir çünkü Allah kime
hayır dilerse hadisi şerife göre onu dinde alim yapıyor ayrıca
itibarını artırıyor. Bunun için ondan irfan istemeli, hakkı
hak batılı batıl bilen kıl diye dua etmeli, icatları da
keşfettiren O olduğundan O ndan keşfedicilik istemelidir.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah tan hakkı hak, batılı batıl
bildirmesini için irfan sahibi olmayı, ayrıca bazen okumakla ve bazen
de sezgi ve keşifle ilminin arttırılmasını ister.
6- EL- ALİYY:
İzzet,
şeref ve hükümranlık bakımından en yüce.
Burada kula düşen görev inandıkça ve hizmet ettikçe Allah
ın kendisini şereflendireceğini unutmamaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan izzet ve şerefi makam, mevki ve varlıklıların
yanında değil Allah katında arar.
7- EL- AZÎM:
Zatı ve
sıfatları anlaşılamayacak kadar büyük ve heybetli.
Burada kula düşen görev hafif meşrep, sulu biri değil ciddi ve
ağırlığı olan biri olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilinci ile yaşayan her yerde saygınlık kazanır.
8- EL- AZÎZ:
Yenilmeyen,
mutlak galip, emir ve iradesine karşı gelinemeyen.
Burada kula düşen emsali az bulunan irşadına ihtiyaç duyulan
saygın kişi olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan hiçbir yerde kolay kolay çiğnenip geçilemez
bir kişilik kazanır.
9- EL- BÂİS:
Önce
yaratan, ölümden sonra dirilten.
Burada kula düşen görev güneşin aydınlattığı,
yağmurun yeşerttiği gibi irşat ve iyilikle gönülleri
diriltmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan genellikle hidayetlere vesile olur.
10- EL- BÂKÎ:
Varlığının
sonu yoktur.
Burada kula düşen görev O na yönelmek, O ndan hayırla dolu
bir ömür istemektir.
Bu ismin bilincine ulaşan fanilere değil yalnız Allah a yapışır
ve asla ayrılmaz.
11- EL- BÂRİ:
Eşyayı
tüm unsurlarıyla birbirine uygun olarak yoktan modelsiz olarak meydana
getirendir.
Burada kula düşen görev keşfedici ve üretken olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan herkes kendi branşında ehil olmaya çalışır
ve müslümanlara puan kazandıracak şekilde üretken olur.
12- EL- BÂSIT:
Rızkı
genişleten, ruhu bedenlere yayan, hayat veren.
Burada kula düşen görev Allah ın bolluk ve genişlik vererek
sınav yaptığını ve asıl genişliğin de
cennette olduğunu bilmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan insanlara faydalı olmaya ve onları
rahatlatmaya çalışır.
13- EL-
BASÎR: Gizli
ve açık, uzak ve yakın her şeyi gören.
Burada kula düşen görev her an Allah ın gördüğünü
bilerek edepli ve hayalı hareket etmektir, ayrıca İslam a bugün
veya yarın, zarar verecek her olayı görebilmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan her şeyde hikmeti araştırır
ve basiretini ( ileri görüşlülüğünü ) arttırır ve
ihsana ulaşır.
14- EL- BÂTIN:
Kendi gizli,
yarattıkları ve sanatı açık olan.
Burada kula düşen görev her eserin bir ustası ve her sanatın
bir sanatkarı olduğu gibi bu kainatın da bir ustası olduğunu
bilmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan ruhen temizlenir, asla kötülük yapmaz, onun
bulunduğu bölge onun hizmetleri ile emin bir bölgeye dönüşür.
Çünkü kendi tanınmasa da hizmeti yayılır.
15- EL-
BEDÎ: İdrak
edilemeyecek kadar yüce ve güzel, kendisinin benzeri olmadığı
gibi örneksiz olarak yarattıklarının da benzeri olmayan şeyleri
yaratan.
Burada kula düşen görev güzelliği seven, bu kadar güzel ve farklı
yaratılıştaki farklılıkları görebilen olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan her keşifte aklı değil o keşfeden
aklı vereni yüceltir ve en büyük ve en güzel şu, bu veya filan değil
en büyük, en güzel olan Allah tır bilinci ile yaşar.
16- EL-
BERR: İhsanı
ve iyiliği çok olan.
Burada kula düşen görev iyilik ve ihsanını çoğaltmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan ibadet ve gönül mimarlığı ile
ahiret hazırlığını titiz olarak yapar.
17- EL- CÂMÎ:
İstediğini
istediği yerde ve zamanında toplayan.
Burada kula düşen görev işlerinde prensip, pratiklik ve dakiklik
kazanmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ın tüm güzel isimlerinden pay almış,
çevresine sözünü geçiren, toparlayıcı ve kapsayıcı bir
kişilik kazanmıştır.
18- EL-
CEBBAR: İnsanların
hayrına olanı bildiği için gerekeni zorbaca değil zorla da
olsa yaptıran, örn. adalet gibi, halkın işlerini mükemmele doğru
götürüp tamamlayan, kulun lehine olanı mecbur bırakan.
Burada kula düşen görev her yönden güçlü ve reddedilemeyen biri
olmaktır. Örneğin Hasta istemese de gerektiği için ameliyat
yapan cerrah gibi faydalı olduğuna inandığımız işleri
yapmak ve yaptırmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan ilmini, sevgisini, saygınlığını
kullanarak toplumun yararına olan işleri sorumluluk bilinci ile yapar
ve yaptırır. Örneğin hasta ziyareti, cenaze taziyeleri ve davete
icabet gibi.
19- EL-
CELÎL: Hayret
verici bir heybet ve azamet sahibi, fakat onu bilen ona itaatle neşe ve
sevinç duyar.
Burada kula düşen görev kıymet bilen ve kıymeti bilinen yüce
bir şahsiyet olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan çevresinde iyi olarak tanınan ve sevilen
bir kişidir.
20- ED- DÂRR:
Zarar verici
şeyleri yaratırken içinde bir de lütuf yaratan. Örneğin deprem,
kaza, ölüm, kasırga, hastalık verirken sabrı da öğretmesi
ve şehitlik nasip etmesi gibi.
Burada kula düşen görev zorluk ve acılara katlanarak olgunlaşmaktır,
ayrıca bunların da birer eğitim ve rahmet olduğunu bilmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan her şeyi Allah tan bilir ve bir yanıyla
iyiye yorumlar.
21- EL-
EVVEL: Başlangıcı
olmayan ve başlangıcı düşünülemeyen, kendisinden önce hiçbir
varlık bulunmayan.
Burada kula düşen görev tüm geçmişe ve varlıklara bakarak bu
gerçeği tereddütsüz olarak anlamak ve teslim olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan hayır işlerinde en önde olmaya çalışır.
22- EL-
FETTAH: İyilik
ve hidayet kapılarını açan, sıkıntıları
gideren.
Burada kula düşen görev problem olmak değil problemleri çözen, barış
sağlayan, iyilik yollarını gösteren, gönülleri fetheden biri
olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan toplumsal barışta büyük işler başaran
ve gönüller fethedendir.
23- EL-
GAFFAR: Mağfireti
çok, günahları örten ve affedendir.
Burada kula düşen görev uyaran ama yüze vurmayan, rencide etmeyen ve kınamayan,
daima affederek gönül kazanmaya çalışan biri olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan bağışlayıcı ve ayıp
örtücüdür.
24- EL-
GAFÛR: Bütün
günahları bağışlayan.
Burada kula düşen görev Allah affetse de ben etmem diyen biri değil,
ne kadar günahkar olsa da mahcup etmeyen, tek kapının tevbe olduğunu
gösterip yeniden kazanmanın yolunu aramaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan çok çok affedici, kusurları tamamen silip
atıcıdır.
25- EL-
GANİYY: Çok
zengin.
Burada kula düşen görev helalinden mal kazanmak ve veren el, gönül
zengini olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ın dilediğine zenginlik verdiğini
bilerek Allah tan manevi zenginlik ister ve maddi zenginliğe ulaşamasa
da şikayetçi olmaz.
26- EL-
HABÎR: Her
şeyin iç ve dış yüzünden haberdar olan ve tüm sırları
bilen.
Burada kula düşen görev imanını artırmak için varlıklardaki
hikmeti araştırmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan gerekeni doğru algılar ve ufkunun genişletmesi
için Allah a dua eder.
27- EL- HÂDÎ:
Doğru
yola sevk eden, murada erdiren.
Burada kula düşen görev Allah ın razı olacağa yola
kendisini götürmesi için sonra da başkalarının hidayetine
kendisini vesile kılması için dua etmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan hayırla ilgili aklına gelen şeylerin
birer ilham olduğunun farkına varır ve insanların dünya ve
ahiret saadetine katkıda bulunur.
28- EL- HÂFID:
Din düşmanlarını
dünya ve ahirette alçaltan.
Burada kula düşen görev nefsini ve gururunu yenen, inananı yücelten
ve kötüye arka çıkmayan biri olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan zulme arka çıkmaz bilakis onu yenmeye çalışır.
29- EL-
HAFÎZ: İyi
koruyup iyi gözeten, yeri göğü dengede tutan, işleri ortaya çıkaran
ve tavırları zapt eden.
Burada kula düşen görev inananlara arka çıkmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan her türlü iyiliği fark eder ve gözler önüne
sermeye çalışır.
30- EL-
HAKEM: Gerçek
ve son hükmü veren.
Burada kula düşen görev hüküm verecek konumda da olsa ve bu hükümler
zararlarına da olsa hükmü değiştirmemek.
Bu ismin bilincine ulaşan tüm kararlarını Allah ın isteği
doğrultusunda verir ve adaletten ayrılmaz.
31- EL-
HAKÎM: Bütün
emir ve işleri tedbirli ve yerli yerinde olan.
Burada kula düşen görev her işini bir plana göre yapmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan daima ıslahçı ve doğrultucu olur
ve bu tür insanlarla beraber olur.
32- EL-
HAKK: Fiilen
varlığı zorunlu, değişmeyen ve gerçek olan.
Burada kula düşen görev kararlılığı ile toplum için
çok gerekli, aranılan ve danışılan biri olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan söz ve davranışlarına batıl
karıştırmaz ve daima olduğu gibi görünür.
33- EL-
HALIK: Var
edeceği her şeyi hikmeti ve gereği üzere takdir edip yaratan.
Burada kula düşen görev eğer toplum çok bozulmuşsa yeniden
Allah ın isteği doğrultusunda yeni bir nesil oluşturmaya
çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan gerekeni yaptığı için Allah
ın iltifat ettiği ve başarılı kıldığı
kimsedir.
34- EL-
HALÎM: Güçlü
olduğu halde acele ve kızgınlıkla cezalandırmayan,
tehir eden, çok yumuşak, çok zarif ve mahrum etmeyen.
Burada kula düşen görev tatlı dilli, güler yüzlü ve nazik biri
olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan güzelliklerle donanmış olduğundan
kötülüğü iyilikle önler ve asla kötülüğe kötülükle cevap
vermez.
35- EL-
HAMÎD: Her
bakımdan övülen, övgüye layık olan ve övenin günahını
bağışlayan.
Burada kula düşen görev övsünler diye değil ama söz ve amelde övgüye
layık biri olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan işlerini takdir görecek şekilde Allah
için yapar, övgü ve teşekkür beklemez.
36- EL-
HASÎB: Kullarına
yeten, kafi gelen, ayrıntıları ile hesabını bilen ve
sorgulayan.
Burada kula düşen görev ölmeden önce Allah için ne yaptığını
dikkatle gözden geçirmek, artı ve eksilerini görmek ve sorgulamaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan ahirete hesap değil hep hayır bırakmaya
çalışır. Bunun için de kendisini hizmete adar.
37- EL-
HAYY: Her
şeye gücü yeten ve ebedi hayatla diri olan.
Burada kula düşen görev fani olduğunu bilip baki olana bağlanmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan daima iman gücü ile insanların hidayeti için
çalışır ve asla pes etmez.
38- EL- KÂBİD:
Belli ölçüde
maddi ve manevi fakirlikle, darlık ve sıkıntı veren, ruhu
alan.
Burada kula düşen görev ilimde ve zenginlikte genişlik, cehalette,
fakirlikte ve cehennemde ise darlık olduğunu bilmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan nefsini şımartmadığı
gibi din düşmanlarını da sevindirmez.
39- EL- KÂDİR:
Dilediği
her şeyi istediği gibi yapan, kudretli.
Burada kula düşen görev bu ilahi kudrete boyun eğmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan her başarıyı Allah tan bilir ve
daima şifa, rahmet ve zafer vermesi ve musibet vermemesi için de Allah
a dua eder.
40- EL-
KAHHAR: Mutlak
galip, her isteğini yapmaya hakim, varlıkları hor ve zelil etmeye
kadir, en güzel yerleri bir anda harabeye çevirebilen.
Burada kula düşen görev nefsi ve şeytanı yenerek imanını
ihya etmek, tesirde kalmayan ve kolay kolay yenilmeyen bir güç olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan daima gizli ve açık düşmanını
yenecek şekilde kendisini hazırlar.
41- EL-
KAVÎ: Daima
pek güçlü, hiç gücünü yitirmeyen, dermansızlığı
olmayan.
Burada kula düşen görev maddeten ve manen güçlü olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan iman ve takvanın üstünlüğüne
inanmasından dolayı bıkmadan yorulmadan İslam a çalışır.
42- EL-
KAYYÛM: Her
şeyin varlığı kendisine bağlı olup kainatı
tek başına idare eden, kimseye ihtiyacı olmayan.
Burada kula düşen görev sahibine bağlanmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan kalbini daima diri tutar, acizlik göstermez ve
liderlik özellikleri kazanır.
43- EL-
KEBÎR: Zat
ve sıfatlarının içeriği anlaşılamayacak kadar ulu,
yüceler yücesi, benzeri ve dengi olmayan, büyük.
Burada kula düşen görev ilim, amel ve hayırda yarışarak
farklı ve üstün bir kişi olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ı tanıtarak ve yücelterek
kendisi de gönüllerde yücelir.
44- EL-
KERÎM: Fazilet
çeşitlerinin hepsine sahip, istenince bol bol ihsan ve ikram eden.
Burada kula düşen görev affedici, sözüne sadık ve cömert olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan her yerde iyilikle anılır.
45- EL-
KUDDÛS: Eksiklik,
kusur ve ayıptan, her türlü hayal ve benzetmelerden uzaktır.
Burada kula düşen görev her türlü eksikliklerini gidermeye ve en güzel
hasletlerle donanmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan dört dörtlük bir hayatla Allah tan başkasına
kalbini kapayarak kusursuz ve bilge bir hayat yaşamaya çalışır.
46- EL-
LATÎF: Yaratılmışların
ihtiyaçlarını en ince noktasına kadar, bizler tarafından
sezilmez yollarla umulmayan yerlerden karşılayan ve en ince meseleleri
bilen.
Burada kula düşen görev örneğin yeni doğan çocuğun süt
emmesini ve civcivin su içmesini ibretle düşünmektir, ayrıca dişlerimizin
düzenini, ipek böceğinin ipek, arının petek ve bal yapışını,
ineğin kan ve pislik arasından tertemiz süt vermesindeki ilahi inceliği
fark etmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan daima çevresini tanır, gerekeni yaparak
muhtaçları sevindirir ve bu insanlar arasında birçok şerden
uzak olarak emin ve huzur içinde yaşar.
47- EL- MÂCİD:
Şerefli,
şanlı ( isteyene veren ve af dileyeni bağışlayan ).
Burada kula düşen görev yolcunun yoldaşı, gariplerin arkadaşı,
yetimlerin gönüldeşi, hastaların ilacı, mazlumların acılarını
paylaşan, zalimin zulmünü engelleyen biri olarak yaşamak, şan
ve şerefini yüceltmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan kulluk şerefini iyi taşır ve gönüller
kazanarak kalbini nurlandırmaya çalışır.
48- EL- MÂNÎ
: İstemediğine
mani olan.
Burada kula düşen görev şeytanın ve nefsin istediklerine ve kötülüğün
yayılmasına mani olmaya çalışmak, çaresiz kalınca da
Allah tan mani olması için dua etmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan fesadın, sevgisizliğin önüne geçmeye
çalışır, bazen kötü gördüğü engellerin, fakirliğin
veya hastalığın olaylar neticesinde hayırlı yönünün
de olduğunu görebilir.
49- EL-
MECÎD: Şanlı,
şerefli, en üstün.
Burada kula düşen görev işleri güzel, ikramı bol, sözü
dinlenir biri olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan ahlaken ve hayırda ilerleyerek hizmeti oranında
şan ve şerefinin de yükseleceğini bilir.
50- EL-
MELİK: Alemlerin
sahibi ve idareciliği sürekli olan.
Burada kula düşen görev azalarına ve arzularına hakim olmak,
kalbini şeytana işgal ettirmemek, sahip olduğu şeylerin
birer emanet olduğunu bilmek ve müslümanları ekonomik ve iktidar bakımından
güçlü kılmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan yalnız Allah a boyun eğer ve kulluk
eder, çevresinde de etkinliği ve hakimiyeti artar.
51- EL-
METÎN: Her
şeye gücü yeten ve kudretli, kudreti eksilmeyen.
Burada kula düşen görev müslüman kendi bölgesinde, müslümanlar da dünya
da güçlü görünmelidir.
Bu ismin bilincine ulaşan daima sabırlı, güçlü, korkusuz ve
musibetler karşısında sarsılmayan bir kişilik kazanır,
hiçbir şeyden etkilenmez ve onu yolundan hiç kimse döndüremez.
52- EL-
MUîD: Mahlukatı
yok ettikten sonra tekrar yaratan.
Burada kula düşen görev telafisi mümkün olmayan ömür sermayesini
hayra kullanmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan ölmüş kalpleri motive ederek tekrar
diriltmeye çalışır.
53- EL-
MUİZ: Dilediğine
izzet, şeref ve onur veren, ilmi ile yücelten.
Burada kula düşen görev ilmi ve itibarı arttıkça mütevazılığı
da artırmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan dünyada mal ve evlatla izzet ve şeref kazanırken
çevresine de itibar kazandırır, bu nedenle cennette de derecesi yüksek
olur.
54- EL-
MUAHHİR: Günahkarları
kendisinden uzaklaştırıp geride bırakan.
Burada kula düşen görev bunlardan ders alıp Allah ın
sevmemesinden korkarak tevbe etmek ve bir daha kusurlara dönmemektir.
Bu ismin bilincine ulaşan gücü oranında azgınları
durdurmaya ve müminleri de ilerletmeye ve emin kılmaya çalışır.
55- EL- MUĞNÎ:
Her şeyi
yeterince veren, istediğini zengin eden.
Burada kula düşen görev bu durumda varlığa da yokluğa da
üzülmemek, gerçek zenginliğin kanaatten geçtiğini unutmamaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan kimsenin Allah sıkıntı ve yokluğunu
giderici sebepler yaratır ki bu kul da bu sebepleri değerlendirir ve
refah seviyesini arttırır.
56- EL-
MUHSÎ: Her
şeyi ayrıntıları veya sayıları ile bilen ve hiç
unutmayan.
Burada kula düşen görev kulaktan dolma değil, köklü ve ayrıntılı
bilgi sahibi olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan her şeyi bilerek yapar, bilerek kabul eder
ve bilerek reddeder ve delilsiz konuşmaz ayrıca kendinin bilemediği
fakat Allah ın bildiği sayılı nefesini de Allah ın
yolunda tüketir.
57- EL-
MUHYÎ: Can
veren.
Burada kula düşen görev verilen bu canı sahibi yolunda tüketmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan insan kalbini diri tutar ve diğer insanların
kalplerinin dirilmesine çalışır hatta kendini öldürmeye gelen
bile onun cazibesiyle imanen dirilir.
58- EL-
MUKADDİM: İyileri
veya istediğini öne alan, kendisine yaklaştıran ve şereflendiren.
Burada kula düşen görev ilme ve hizmete koşanları yüceltmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan hayır yarışında daima önde
gitmeye çalışır ve kendisinden önde yer alanları da kıskanmaz
bilakis gıpta eder ve kutlar ayrıca Allah a devamlı yaklaşmak
için hem iyi amel işler hem de dua eder.
59- EL-
MUKÎT: Maddi
ve manevi rızkı yaratan, beden ve kalbin gıdasını ölünceye
kadar veren, koruyan ve mahrum etmeyen.
Burada kula düşen görev işleri kolaylaştıran, asla zorluk
çıkarmayan, insanların iş ve meslek sahibi olmalarına yardımcı
olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan insanların ihtiyaçlarını sözlerinden,
hareketlerinden anlar ve daha onlar istemeden gücünün yettiği kadar karşılar.
60- EL-
MUKSIT: Adaletli
ve tüm işleri yerli yerinde yapan.
Burada kula düşen görev lüzumsuz işlerle uğraşmamak,
adalet öncülerinden biri olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan hizmete kendini öyle adar ki mazlumun hakkını
zalimden alır, herkese hakkını verir ve insanları haksızlıktan
korur.
61- EL-
MUKTEDİR: Her
şeye gücü yeten.
Burada kula düşen görev Allah ın her şeye kadir olduğunu
ve kendi zayıflığını görerek Allah a bağlanmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ın her şeyi meşakkatsiz
olarak yarattığını ve yönettiğini anlar, yalnız
ona kulluk yapar ve müminleri süper güç olmaya iter. Çünkü Bakara 144 /
21 e göre
.. bundan sonra yüzünü Mescid-i Haram ( Kabe ) tarafına
çevir
. emri ile hem kıblesinin Mescid-i Aksa dan Mescid-i Haram
yönüne değiştiğini hem de önderlik şerefinin Yahudilerden
alınıp müslümanlara verildiğini bilir.
62- EL-
MUSAVVİR: Varlıklara
şekil ve suret veren, benzer veya farklı özellikte yaratan.
Burada kula düşen görev modelsiz ve yoktan var eden ilahi sanattaki
emsalsiz mührü sezmek, hayatını vahiyle şekillendirmek ve bu güzel
fıtratı korumaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan hayatını vahiyle şekillendirir ve
onun emirlerine uyarak maddi ve manevi giyimde örnek olur.
63- EL- MÜ
MİN: Tasdik
eden, güven veren, zarar vermeyen, mucizeleri destekleyen, gönüllere iman
ışığı yayan.
Burada kula düşen dürüstlük ve eminlikle ün yapmak, insanlara doğru
yolu göstermek ve şerrinden kaçılan biri olmamaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan genellikle musibetlerden emin olduğu gibi çevresini
de elinden ve dilinden emin kılar.
64- EL- MÜBDİ:
İlk ve
örneksiz yaratan.
Burada kula düşen görev bu gücü anlayıp karşısında
secdeye kapanmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan her şeyi var eden ve evvelini ancak Allah
ın bildiğini anlar ve bunu okuyup düşündükçe kadru kıymet
bilir ve İslam i nesil ve hayırlı bir eser bırakmak için
çalışır ve böylece kendisinin de kadru kıymeti artar.
65- EL- MÜCÎB:
İstek
ve dualara karşılık veren, ihtiyaçları karşılayan.
Burada kula düşen görev gücü oranında ulaşabildiği her
yere velilik ( yardımcılık ve sahip çıkma ) görevi yapmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan çevresinin makul istek ve ihtiyaçlarına
yardımcı olur, Allah ta buna karşı korktuklarından
ve fena insanların şerrinden inşallah onu emin kılar ve duasını
da kabul eder.
66- EL- MÜHEYMİN:
Her şeyi
görüp gözeten, varlıklarını hedeflerine ulaştıran,
her varlığın halinden haberdar olan.
Burada kula düşen görev hem kendisini, hem çevresini, hem de dünya
olaylarını izlemek ve hayırda öne geçmeye çalışmaktır.
Ayrıca insanların hayırlı işler yapmalarına yardımcı
olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ın her an hem kendi nefsini hem de
başkalarını gözlemlediğini bilir ve buna uygun ve örnek yaşamasından
ötürü de huzurlu olur.
67- EL- MÜMÎT:
Eceli
gelince öldüren.
Burada kula düşen görev ölümü çok hatırlamak ve ahirete çok iyi
hazırlanmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan nefsi emmaresini yenmeye çalışır
ve öfke, şehvet ve hava atma gibi özellikleri zayıflatır ve yok
eder.
68- EL- MÜNTAKÎM:
Suçlu ve günahkarı
tevbe etmezse adaleti ile layık olduğu cezaya çarptıran ve
mazlumların intikamını er geç ama bir şekilde alan.
Burada kula düşen görev ne zulmeden ne de zulme uğrayan olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan kimse zalimin yaptıklarından Allah
ın gafil olmadığını bilir, zalime ve haksızlığa
karşı gelir, hakkın ve mazlumun yanında yer alır ve en
büyük düşman olarak nefsini görür.
69- EL- MÜTEALÎ:
Her şeyden
yüce.
Burada kula düşen görev Allah ın ismini yüceltmek ve bir inananın
bile tüm inanmayanlardan üstün olduğunu bilmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan inanıyorsanız üstünsünüz
bilinci ile yaşar.
70- EL- MÜTEKEBBİR:
Büyüklükte
eşi olmayan, yüceliğini izhar eden, ulular ulusu.
Burada kula düşen Allah tan uzaklaştıran her şeyi hor görmek
ve terk etmek, dünyaya karşı müstağni davranmaktır, şeytana
ve nefsine köle olanlar mütekebbir isminden pay alamazlar.
Bu ismin bilincine ulaşan hakkın karşısında mütevazılaşır,
gurur ve kibrini yok ederken Allah tan başkasına ise asla eğilmeyen
onurlu bir kişilik kazanır.
71- EL- MÜZİL:
Allah cc
kendisine ortak koşanı ve kafa tutanı itibar ve izzetten mahrum bırakan
ve zelil edendir.
Burada kula düşen görev şahsına, başkasına ve İslam
a leke getirecek işlerden kaçınmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan hizmetleri oranında değer kazanırken
İslam la savaşanların ve namus düşmanlarının sürekli
itibar ve değer kaybettiklerini, hor ve hakir olduklarını görür.
72- MÂLİKÜL
- MÜLK: Kayıtsız
şartsız mülkün sahibi, nesnelerden müstağni, arzu ve iradesini
dilediği gibi yürüten, emir ve yasaklar koyan.
Burada kula düşen görev büyük bir saygı ile mülkün yalnız
Allah ın olduğunu, kula verilenlerin de alınmak üzere emanet
olarak verildiğini kalben tasdik etmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan mülkünde yalnız Allah ın hakim
olduğunu anlar ve böyle anlamanın bile bir lütuf olduğunu düşünür,
gerçekten ona kulluk ile meşgul olur ve bu kişinin Allah a olan bağlılığını
da hiç kimse bozamaz.
73- EN- NÂFÎ:
Hayır
ve fayda veren şeyleri yaratan.
Burada kula düşen görev faydalı veya zararlı gördüğü
olaylardaki hikmeti aramaktır, Allah dilmedikçe hiçbir şeyin fayda
veya zarar veremeyeceğini bilmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ın hep hayır dilediğini
bilir, kendi de hep faydalı işler yapmaya çalışır,
mutlu ve güzel bir hayat sürer.
74- EN- NÛR:
Alemleri
nurlandıran, sima ve kalplere nur veren.
Burada kula düşen görev kalbini günahlarla karartarak, iman nurunu söndürtmemeye
çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan hayırlı işleri ile bir yandan
kalbi nurlanırken diğer yandan da sözlerinin etkileri artar ve böylece
kalpleri diriltmeye çalışır.
75- ER- RÂFİ:
Kendisine
inanan ve sevgisine layık olan kullarını yücelten ve şeref
veren.
Burada kula düşen görev kendisini ve müslümanları küçük düşürücü
söz ve hareketlerden kaçınmak, kendisine ve müminlere merhamet, değer
ve itibar kazandırmanın yollarını aramaktır.
Bu ismin bilincine ulaşanlar dostlarına çok önem ve değer
vererek hem onları hem de kendilerini saygın yaparlar, Allah da
bunlara ilahi yardımını ve lütfünü verir ve onları huzur
içinde yaşatır.
76- ER- RÂHİM:
Acıyan,
bağışlayan, pek merhametli, ahirette ise yalnız mümine
merhamet edendir.
Burada kula düşen görev seven ve esirgeyen, Allah ın zulmetmeyeceğini
bilmesi ve başına gelen musibetlerin ya günahtan dolayı bir
manevi ameliyat olduğunu ya da bir sınavdan geçtiğini düşünmektir.
Bu ismin bilincine ulaşanlar İslam i ölçülere göre ıslaha
çalışarak Allah ın razı olduğu kullar arasına
girmeye çalışırlar.
77- ER-
RAHMÂN: Esirgeyen,
her çalışana zihin veya bedensel çabasının derecesine göre
hakkını veren, tüm mahlukatına ayırım yapmadan durum
ve konumuna göre merhamet eden.
Burada kula düşen görev adaletli ve merhametli, çalışsa da çalıştırsa
da insan haklarına riayet eden biri olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan İslam i ölçülere göre yaşar,
fena hallerden korunur, her işinde adaletten ayrılmaz.
78- ER-
RAKÎB: Gözetleyen,
kontrol eden, şahit ve haberdar.
Burada kula düşen görev Allah a hiçbir şeyin gizli kalmadığını
bilerek dürüst yaşamaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ın isteklerine öncelik verir, onun
sınırlarını çiğnemez, bu nedenle Allah a kendini çok
yakın hisseder. Ayrıca İslam a faydalı ve zarar verecek
olayları fark eder ve tedbir alır.
79- ER- RAÛF:
Pek
esirgeyen, pek şefkatli.
Burada kula düşen görev kendisinden şefkat ve sevgi bekleyene bunu
esirgememektir.
Bu ismin bilincine ulaşan çevresinin gönül ve dert ortağı ve sırdaşı
olur. Ayrıca Allah ın verdiği bir cezanın görünüşte
ceza olsa da iç yönü ile bir şefkat veya merhamet tokadı olduğunu
düşünür.
80- ER- REŞÎD:
Doğru
yolu gösteren ve olgunlaştıran.
Burada kula düşen görev Allah tan doğru yola iletmesini
istemektir.
Bu ismin bilincine ulaşan kişi tebliğciliği ile tanınır
ve görülünce ahiret hatırlanır, belli bir olgunluğa ulaşınca
da sözü dinlenir ve tesir etme alanı artar.
81- ER-
REZZÂK: Varlıkların
maddi ve manevi rızık veya gıdalarını veren.
Burada kula düşen görev rızkını helal yoldan kazanmak ve
insanların iman, ilim ve helal rızık kazanmalarına yardımcı
olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan rızkın ecel gibi insanı bulacağını
bu nedenle de genellikle Allah ı değil de hap rızkın düşünülmesini
bir çelişki olarak görür, bu nedenle insanların yaratılan
sebeplere yapışmasının daha önemli olacağını
düşünür ayrıca kimse kimsenin rızkını yiyemeyeceğini,
takva artıkça rızkının kolaylaşacağını,
genişlik ve bereket verileceğini bilir, ona göre iş ve ibadet
arasında denge kurar sonra da tevekkül eder.
82- ES-
SABÛR: Çok
sabırlı, azap etmede veya öç almada acele etmeyen.
Burada kula düşen görev işlerinde, ibadetlerinde, musibetlerde ve günahlara
karşı sabretmeyi öğrenmektir, sızlanmanın, dert yanmanın
ve sabırsızlığın Allah ile beraber olmaktan mahrum ettiğini
unutmamaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan kolay kolay öfkelenmez ve sabretmeden başarının
mümkün olamayacağına inanır, sabır kalesine girer ve her türlü
tehlikelerden emin olur.
83- ES-
SAMED: Herkesin
kendisine muhtaç fakat kendisi hiç kimseye muhtaç olmayan.
Burada kula düşen görev zühd ve takvaya bürünmek, göl, gölge ve
ışık gibi faydalanılan bir konuma girmek ve Allah için
veren biri olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan tok gözlülükle sürekli çevresine lütfeder
ama kimseden bir şey almaz. Bu nedenle de tebliğde de çok başarılı
olur.
84- ES-
SELÂM: Noksanlıklardan,
afet ve kederden emin olan ( yani güvende olan ve güven veren ), zulümden
uzak ve bahtiyar kullarını saadete erdiren.
Burada kula düşen görev çevresine güven ve esenlik vermektir.
Bu ismin bilincine ulaşan insanların mal ve namusunu güveneceği
kadar bir dürüstlüğe ulaşır, daima ayıp ve kusurlardan
uzak durarak tedbir ve sadaka ile de birçok afetten emin olur.
85- ES-
SEMİ: İster
dışta ister gönülde olsun, işitilme özelliği taşıyan
her sesi işiten.
Burada kula düşen görev her sözünün Allah tarafından işitildiğini
bilerek ölçülü olmak, hayır söyleyecek ise konuşmak yoksa susmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan öyle güzel bir kulluk yapar ki Allah ta
bunun için onun gözünü, kulağını ve diğer organlarını
günahlardan korur ve duasını da kabul eder. Ayrıca bu insan müslümanları
ilgilendiren iyi veya kötü tüm haberleri takip eder.
86- EŞ-
ŞEHÎD: Her
şeyi her yerde, her zaman gözleyerek bilen.
Burada kula düşen görev kendini ilgilendiren her şeyden haberdar
olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ın tasarrufunu kabul eder ve hakkın
her şeyden üstün olduğunu görerek hayatını eşyalara
sahip olmaya değil hak davanın şahitleri ve önderleri olmaya
harcar.
87- EŞ-
ŞEKÛR: Az
iyiliğe fazlasıyla karşılık veren, şükre layık,
şükredene bilerek nimetini artıran.
Burada kula düşen görev gördüğü iyiliğe daha güzeli ile karşılık
veren biri olmaya çalışmak, kadir-kıymet bilmek ve asla nankörlük
yapmamaktır, ayrıca şükrettikçe nimet artacağından ve
musibetlerden de korunacağından ötürü hamd etmenin ilahi bir
sigorta olduğunu hatırlamaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan her verilen şeyi onun bir nimeti olarak görür
ve hamd eder, ayrıca insanlardan gördüğü ilginin ve aldığı
selamının karşılığını da fazlası
ile verir.
88- ET-
TEVVÂB: Tevbeyi
en çok kabul eden ve günahları bağışlayan.
Burada kula düşen görev öfkeyi yutucu ve kusur bağışlayıcı
olmak, yapılan bir özrü reddedici değil bilakis kabul edici olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan makbul bir tevbe ile Allah a yönelir ve
kusurları örter.
89- EL- VÂCİD:
Dilediğini
dilediği yerde ve dilediği zaman bulabilen ve hiçbir şeye muhtaç
olmayan.
Burada kula düşen görev ikram eden fakat Allah tan gayrı kimseden
bir şey beklemeyen biri olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan o kadar sosyaldir ki ihtiyaç olunan her olayı
çözecek kişileri bulacak güçtedir ama Allah tan başkasına
muhtaç olmak da istemez.
90- EL- VÂHİD:
Parçalara ayrılmayan, tek ve benzeri bulunmayan.
Burada kula düşen görev tüm inananlarla tek vücut olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan İslam dairesinin dışına çıkmaz,
bozguncu ve bidatçi olmaz, birlik ve beraberlik için çalışır.
91- EL- VÂLÎ:
Gizli ve açık
tüm işleri tek başına idare eden.
Burada kula düşen görev her şeyin kendi iradesi dışında
yaratıldığını, yaşadığını ve
öldüğünü bilmek ve bunu düşünerek hazırlığını
iyi yapmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ın rızasını kazanmak
amacıyla müslümanların işine kendi işi gibi koşturur
ve adeta topluma bir babalık yapar, insanları adaletle yaklaşır
ve mahşerde arşın gölgesinde olanlar arasına girmeye çalışır
ve kendisi bir yönetici olsa da Allah ın da kendisini yönettiğini
asla unutmaz.
92- EL- VÂRİS:
Mülkün ve
servetlerin gerçek sahibi.
Burada kula düşen görev mal ve canın ve diğer sahip olduklarının
geçek sahibinin Allah ve kendisinin de bir emanetçi olduğunu bilmektir.
Bu ismin bilincine ulaşan ilimden nasibini almış ve peygamber
varisi olmuştur, mülke de Allah adına müslümanları varis kılmaya
çalışır.
93- EL- VÂSİ:
İlmi,
merhameti ve ihsanı her şeyi kuşatan.
Burada kula düşen görev derin ve engin bir gönül sahibi olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan hırs ve sıkıntılarını
gidermiş, huzura ermiş ve her iyiliğe layık olmuş, her
şeyi geniş yüreklilikle ve tatlı dille halletmeye çalışır.
94- EL-
VEDÛD: Çok
merhamet eden, çok seven, sevilen ve sevgisi kazanılmaya layık olan.
Burada kula düşen görev; iyi geçinen ve iyi geçinilen, seven ve sevilen
biri olmaya çalışmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan Allah ın sevgisine layık olmaya çalışır,
Allah ın kullarını Allah için sever ve bir gün Allah
ın da dostlarına sevdirdiği ve iftihar ettiği bir kişi
olur.
95- EL-
VEHHÂB: Karşılıksız
olarak veren, en küçükten en büyüğüne kadar her ihtiyacı karşılayan,
maddi ve manevi nimetlerini bol bol veren.
Burada kula düşen gören uyarılmadan, karşılık ve teşekkür
bile beklemeden kendisine düşen görevleri Allah için yapan olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan ortama bakar, görevini görür, herkese layık
olanı ve lazım olanı anlar, karşılık veya teşekkür
bile beklemeden iyilik ve karzı hasen yapar.
96- EL-
VEKÎL: Kendisine
güvenilip dayanılan, yüklendiği işleri çok iyi yapan ve
kendisine duyulan güveni asla sarsmayan.
Burada kula düşen görev işinin ehli, güvenilir ve dürüst olmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan kendisini İslam a adar yani vakfeder, her
şeyin ondan olduğunu bilir ve önce gerekli işini yapar ve sonra
da tevekkül eder, olmayacak istek ve işlerde koşmaz çünkü gücünün
yetmediği işleri Allah a bırakır.
97- EL-
VELÎ: EZ- ZÂHİR: Dostlarına yardım eden, düşmanlarını
kahreden, ayrıca yardımcı, dost, kendisine itaat edenleri günahlardan
kaçındırarak yardım eden, dostlarının işini yüklenen.
Burada kula düşen görev çevresi ile iyi geçinmek, dertleri ile
ilgilenmek ve onlara sahip çıkmaktır.
Bu ismin bilincine ulaşan bir babanın çocuğuna görevleri ne ise
bu kişi de müslümanlara karşı görevini aynı görür ve
onlara sahip çıkar.
98- EZ- ZÂHİR:
Varlığı,
birliği birçok delillerle apaçık anlaşılan.
Burada kula düşen görev evrene bakıp ilahi sanatı ve estetiği
görüp teslim olmaktır, işlerini kusursuz yapmaktır, ayrıca
kötü işlerden uzaklaştıkça Allah a yaklaştığını
bilmeli, onurlu ve mükemmel bir insan olmaya çalışmalıdır.
Bu ismin bilincine ulaşan ilahi sanatı ve sırları sezer,
evrende kesinlikle tesadüf olmadığını görür ve sarsılmaz
bir imana ulaşır ve riyaya düşmez ama iyilik ve hizmetleri ile
tanınır.
99- ZÜl-
CELALİ ve l- İKRAM: Azimet ve ikram sahibi.