
Bize çok düşkün
bir Peygamber
Âlemlerin
Rabbi, bize Peygamberimizi elçi olarak gönderdi.
Onun aracılığıyla bizi rahmetine çağırdı.
Ona uyanlara ölümsüz bir hayat ve sonsuz bir mutluluk vaad etti.
Bu çağrıya uyanlar, mümin adını aldılar.
Yani, inanan insan oldular.
Onlar ile Peygamberimiz arasında, böylece, bir bağ kurulmuş oldu.
O bizim Peygamberimiz oldu; biz onun ümmeti olduk.
Sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır
gelir
Peygamber
ve ümmeti...
Bu iki sözcük, bir arada olduğu zaman, dünyanın en sıcak ve en
tatlı duygularını anlatır.
Bir anne ve babanın gözünde yavruları ne ise, Peygamberin gözünde
ümmeti de odur.
Bir anne, evlâdını Yavrum diye nasıl bağrına
basarsa, Peygamberimiz de kendisine inananları Ümmetim diye kucaklar.
Bir baba, çocuğunu kötülüklerden nasıl sakınırsa,
Peygamber de ümmetini öylece sakınır.
Peygamberimiz, biz ümmeti için o kadar duyarlıdır ki, Kurân bu
durumu, Sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır
gelir şeklinde anlatmıştır.
Bizim sıkıntıya düşmemiz, gerçekten de, Peygamberimize pek
ağır gelir.
Büyük olsun, küçük olsun, biz bir derde düştüğümüzde, biliriz
ki, Peygamberimizi üzecek birşey başımıza gelmiştir.
Bizi üzen birşey onu da üzer.
Bize acı veren birşey ona da acı verir.
O herbirimizin mutluluğunu da, sıkıntısını da
bizimle paylaşır.
Çünkü biz onun ümmetiyiz; o bizim peygamberimiz.
O size çok düşkündür
Peygamberimiz, hiçbir geceyi sabaha kadar mışıl mışıl
uyuyarak geçirmedi.
O biraz uyuduktan sonra kalkar, namaza durur, secdeye kapanırdı.
Uzun uzun yalvarırdı Rabbine.
Gözyaşları dökerdi.
Dudaklarından Ümmetimi koru, ümmetime acı, ümmetimi bağışla
sözleri dökülürdü.
Hep bu duayı tekrarlardı Peygamberimiz.
Her gün, her gece, ellerini açar, Rabbine yalvarırdı bizim için.
Secdeye kapanır, dualar ederdi.
Ne isterse hep bizim için isterdi.
Üzerimize titrerdi bizim.
Onun için Kurân onu bize anlatırken, Size çok düşkündür
dedi.
Müminlere çok şefkatli, çok merhametli
Kurân,
siz derken, hepimize, herbirimize seslenir.
Peygamberimiz için sizden biri dediği zaman, Kurânın
seslendiği kimseler arasında biz de varız.
Sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır
gelir derken, bundan, herbirimizin sıkıntılarının
kastedildiğini anlarız.
O size çok düşkündür derken, biliriz ki, Peygamberimizin,
herbirimize ayrı ayrı düşkünlüğü vardır.
Bu seslenişler, sadece Peygamberimiz zamanında yaşamış
olanlara özgü değildir.
Kim Peygamberin çağrısına cevap vermişse, Kurânın
bu seslenişinde onun bir payı vardır.
Kim Peygambere iman etmişse onun ümmeti olmuştur.
Kim Peygamberin ümmeti olmuşsa, onun çok özel bir ilgisine ve sevgisine
erişmiş demektir.
Onun için, Kurân, Peygamberimizin bizimle olan ilgisini anlattıktan
sonra, bu ilginin bütün inananları kapsadığını ayrıca
vurgular ve der ki:
O bütün müminlere karşı çok şefkatli, çok
merhametlidir.
O, gerçekten de, bütün müminlere, bize, bizden öncekilere, bizden
sonrakilere, ayrı ayrı herbirimize karşı çok şefkatlidir,
çok merhametlidir.
O, herbirimizi Cennette kendisine komşu yapmak ister.
O, herbirimizi Allahın sevgili bir kulu yapmak ister.
Onun için bize bütün güzellikleri öğretir.
Allahın sevdiği herşeyi bize öğretir.
Allahın hoşlanmadığı şeylerden de bizi sakındırır.
Bir yandan da, geceler boyu Allaha yalvarır bizi bağışlaması,
bizi koruması, bizi Cennetine alması için.
Çünkü biz onun ümmetiyiz; o bizim Peygamberimiz.
Ümit ŞİMŞEK