Necip Fazil Kisakürek

BÜYÜK
RANDEVU
Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta?
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?
Necip
Fazıl Kısakürek
************
DUA
bıçak
soksan gölgeme
sıcacık kanım damlar
girde bir bak ülkeme
başsız başsız adamlar
ağlayın su yükselsin
belki kurtulur gemi
anne seccaden gelsin
bize dua et emi
Necip
Fazıl Kısakürek
************
DIPSIZ KUYU
Ağzıma
soğuk
kurtlar dolacak,
gözüme kum;
Dipsiz kuyu,
sürdükçe zaman,
sürecek
uykum
Necip Fazıl Kısakürek 1939
************
EZAN
Ölürken
aynı ahenk, sala sesinden sızan:
Kulağıma doğduğum günde okunan ezan.
Necip
Fazıl Kısakürek
************
HABERI YOK
Şu
geçeni durdursam, çekip de eteğinden;
Soruversem: Haberin var mı öleceğinden?
Necip
Fazıl Kısakürek
************
HEP O
Hep
nefs çıkar karşıma, ölüp ölüp dirilsem;
İnsandan kaçmak kolay; kendimden kaçabilsem...
Necip
Fazıl Kısakürek
************
GEL
Yüzün
bir
sebepsiz
korkuyla uçuk,
O
gün
başucuma
karalarla
gel
Arkanda, çepçevre,
kızıl
bir ufuk,
Tepende
simsiyah
kargalarla
gel
Elinden,
dal
gibi
düşerken ümit,
Ne
bir
hasret dinle,
ne
bir
ah
işit;
Bir
yaprak ol,
esen
rüzgarlarla git,
Kırık
bir
tekne ol,
dalgalarla
gel.
Necip
Fazıl Kısakürek
************
NEYE
YAKLASSAM
NEYE
YAKLAŞSAM ,SONU
UZAKLIK VE KIRGINLIK....
ANLADIM Kİ YOK
ALLAH DAN BAŞKASIYLA YAKINLIK
Necip
Fazıl Kısakürek
************
TABUT
Tahtadan
yapılmış
bir
uzun kutu;
Baş
tarafı
geniş,
ayak
ucu
dar.
Çakanlar
bilir ki,
bu
boş tabutu,
Yarın
kendileri dolduracaklar.
Her
yandan
küçülen bir
oda gibi,
Duvarlar
yanaşmış,
tavan
alçalmış.
Sanki
bir
taş
bebek
kutuda gibi,
Hayalim,
içinde
uzanmış
kalmış.
Cılız
vücuduma
tam
görünse
de,
İçim,
bu
dar
yere
sığılmaz diyor.
Geride
kalanlar
hep
dövünse
de,
İnsan
birer
birer
yine giriyor.
Ölenler
yeniden
doğarmış;
gerçek!
Tabut
değildir bu,
bir
tahta kundak.
Bu
ağır
hediye
kime gidecek,
Çakılır
çakılmaz
üstüne kapak?
Necip
Fazıl Kısakürek
************
ÖLÜNÜN ODASI
Bir
oda,
yerde
bir mum,
perdeler
indirilmiş;
Yerde
çıplak
bir
gömlek,
korkusundan
dirilmiş.
Sütbeyaz duvarlarda,
çivilerin gölgesi;
Artık
ne
bir
çıtırtı,
ne
de
bir
ayak sesi...
Yatıyor
yatağında, dimdik, upuzun, ölü;
Üstü,
boynuna
kadar
bir
çarsafla örtülü.
Bezin üstünde,
ayak
parmaklarının izi;
Mum
alevinden
sarı,
baygın
ve
donuk benzi.
Son
nefesle
göğsü
boş,
eli
uzanmış yana;
Gözleri
renkli
bir cam,
mıhlı
ahşap tavana.
Sarkık
dudaklarının
ucunda
bir
çizgi var;
Küçük
bir çizgi, küçük,
titreyen
bir
an kadar.
Sarkık
dudaklarında
asılı
titrek
bir
an;
Belli ki,
birdenbire
gitmiş
çırpınamadan.
Bu
benim
kendi ölüm,
bu
benim
kendi ölüm;
Bana
geldiği zaman,
böyle
gelecek
ölüm
Necip Fazıl Kısakürek
************