Pamukkale gezisi sırasında
öyle garip şeyler hissediyor ki insan içinde! Kendini de sanki o
devirde yaşamış gibi hissediyor, yabancılık çekmiyorsunuz o eski mitolojik
mekanlarda yani.
Eeee buna da Pamukkale' nin gizemli büyüsü de denebilir.
Adamlar sanki yememiş içmemiş o muhteşem barınakları,
mezarları su yollarını, en mükemeli de antik dediğimiz o müthiş tiyatroyu
öyle akılcı yapmışlar ki; sadece zamana karşı dayanıklı olmasının yanısıra,
estetik yönündende durup durup bakılası harikalar ...
Haa bir de Pamukkale' den yaklaşık 3km kuzeyde
Karahayıt var. Karahayıt ise kaplıcaları ile ünlü. Sadece kaplıcaları değil
alışveriş yerleri ve pansiyonları da birbirlerinden ilginç. |
İşte size Pamukkale'
nin adını Pamukkale yapan travertenler' den bir görüntü. Gülüyorum çünki
her ne kadar görünmesede üzerime şelale misali su geliyor. Çok ıslanmamın
nedeni ise gölgesi görünen arkadaşın elinin biraz yavaş olması. :)) |
Soldaki resimde yine
o çocuk görünüyor.
Kim mi? Yaaaa işte o, gölgesi görünen.
Ben mezarın yanında tir tir titrerken o da kafasını kaşıyor. Nasıl fotoğraf
çekilir onu düşünüyordu heralde... Zaten girmişiz yerin altına, boyumdan
büyük çukurun içine yanımızda devasa bir mezar...
Sağdaki fotoğrafta rahat
görünüyorum diil mi? Çünkü orada yukarıdan gelen su yok yani kuru kuru
bir fotoğraf olmuş diyecem. "Görmüyormusun ayakların suyun içinde? " diyeceksin.
Doğru aslında pamukkaleye kuru gidip de gittiğin gibi kuru kuru gelmek
gelenekten değildir.
Siz siz olun Pamukkalenin
pamuk gibi suları içine girmeden, suların içinde çocuklar gibi oynamadan
ayrılmayın.
Parantez içi:
(parantez içinde bu sayfanın ilginç ayrıntısı
var. Sizinde dikkatini çekmiştir. Hatta sormuş da olabilirsiniz kendi kendinize
"Bu neden hep çıplak fotoğraf çekilmiş yaa ? " diye. Bende bu sorunun yanıtını
veriyorum işte: Bunların hepsi tesadüf oldu. Yani bir günde çekildi. Zamanın
nasıl geçtiği belli bile olmayan bir yerde nasıl giyindiğiniz de hiiç de
önemli diil beaaa..) |
sIrA GeLdİ PaM aNıLaRıMa
Pam' da gezinirken yakıcı güneş beni susatmaya
başlamıştı. Uzaklardan gördüğüm kalabalığın ardında büfe olduğunu
anladım ve kalabalığa doğru yola koyuldum. Sıraya girdim, çok kalbalıktı
çünki ...
Sonunda sıra bana gelmişti oradaki satıcı
bey' e tam su ve dondurma istediğmi söyleyecektim. Adam bana ingilizce
birşeyler söledi ben önce anlamdım kısa bi afallama sendromundan sonra
"size nasıl yardımcı olabilirim" dediğini anladım. Satıcıya Türkçe su ve
dondurma deyince, bu sefer bendeki şaşkınlık adama geçmiş adam neye uğradığını
şaşırmıştı adeta.
(Size bu durum gayet normal gelebilir ama
ben gezi kıyafetlerim içinde bir turist den daha turist görünüyorum. Hatta
gizi kafilesinin içine girip onlarla beraber dolaşıyorum. Kafilenin şefi
bile çakmıyor bu durumu.) :)))
dAhAsI vAr:
( Farklı mekan ve zamanın birinde... Bir gezgin çocuk
varmış. Pam' a gitmek için otogarda araba beklerken canı çekmiş işte buz
gibi bir kola içmek. )
Dışarıda bulunan kola dolabının içinden
coc co colayı aldım ve tezgahın üzerine koydum. O sırada satıcı başka bir
müşteri ile ilgileniyordu. Fazla uzun sayılmayacak bir zaman dilimi içinde
bile sıkılmış olacağım. Yüzümdeki bu ifadeyi gören satıcı bana doğru baktı.
Ben de aldığım kolayı çok cool bir hareket ile gösterdim.Tamamm ilgilenicem
gibi birşeyler yaptı.Tekrar aynı müşteri ile ilgilenmeye devam etti. En
sonunda geldi bende parayı uzattım kendisine. Hiç konuşmamış olmam yada
tipimden olacak adam bana " are you inglish people " diye sordu... Ben
durumumda hiç değişiklik yapmadan hayır şeklinde kafamı sağa sola salladım.
Adam merakını yenememiş olacak bana almanca sorular sormaya başladı. Ben
zaten zor anlıyorum ingilizceyi, almanca sorular karşısında ise doğal bir
şaşkınlığım vardı... ve sukunluk daimi oldu ...
Bende güldüm sonra kahkahalar ile kendime...
Tabi adamın yanından uzaklaştıktan sonra.
:)))
|