T

Kıbrıs


Giriş

16 Ağustos 1954’de Birleşmiş Milletler ( BM ) Genel Kuruluna Yunanistan tarafından getirilen önerge ile “Kıbrıs Sorunu” dünya gündemine tekrar çıktı: “BM gözetiminde Kıbrıs adası vatandaşlarına eşit haklar ve özerklik verilmesi.”

...1959 - 1963 döneminde adada kurulan bağımsız devletin hakimiyet dönemi dışında dünya kaderine yön veren tüm kurumlar bir şekilde Kıbrıs Sorunu ile ilgilenmek zorunda kalmıştır.

...Aralık 1963 döneminde yaşanan kanlı olaylardan sonra iki müttefik ülke ( Yunanistan - Türkiye ) arasındaki ilişkiler bozulmuş ve savaşın patlak vermesine ramak kalmıştır...Bu durum Doğu Akdeniz’in barış ve güvenliğini uzun dönemler tehlikeye atılmıştır.


Kıbrıs Hakkında Kısa Bilgi

Kıbrıs adası coğrafi olarak Anadolu yarımadası kıyılarından 70 km. güneyde, Doğu Akdeniz’de yer almaktadır. Yunanistan’a uzaklığı ise 1100 km dir. Tarihte Persler, Araplar, Doğu Romalılar, Venedikliler ve son olarak Osmanlılar bu adaya sahip olmuştur. ( Ve isimlerini çeviremediğim Assyrians - Crusaders - Lusignans ) Görüleceği üzere sadece son 350 yıldır değil, tarih boyunca adanın kaderi bugün Türk anakarası olan Anadolu’ya bağlıdır. Ada hiç bir zaman Yunanistan’ın olmamıştır. 1571’de Osmanlılar adayı ele geçirmiş ve 1923’de Yunanistan’ın da imzaladığı Lozan Antlaşması ile adanın hakimiyeti İngiltere’ye bırakılmıştır. Bundan önce 1878’de Rus Çarlığı’na karşı verilen savaşta İngiliz desteğini alabilmek için Osmanlı İmparatorluğu adanın yönetimini İngiltere’ye bıraktı...Tarih boyunca Kıbrıs halkı olarak tanımlanabilecek insanlar yaşamamıştır. Bu adada yaşayanlar Türk ve Rum vatandaşlarıdır. Bu iki toplumun farklı kültürleri, etnik - dini özellikleri, dilleri ve ulusal geçmişleri vardır.


1 - ) Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetinin Kurulmasına Kadar Kıbrıs Sorunu ( 1954 - 1960 )

...1950’de Yunan Ortodoks Kilisesi tarafından yapılan gayri-resmi bir plebisit de katılanların % 95’i adanın Yunanistan ile birleşmesini istemiştir... BM’ye verilen önergede de “Kıbrıs Yunanistandır” denmekde idi.

Yeni Zellanda temsilcisi “özerklik yerine adanın Yunanistan ile birleşmesi” önerilmekte ve Ortadoğu’da İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasındaki dengeler bozulacaktır diyerek karşı çıktı ve önergenin reddini istedi... İngiliz temsilcisi BM’nin bu konuda yeterli bilgisi olmadığını ve Yunanistan’ın bir başka üyenin egemenlik haklarına saldırdığını belirtti.

Türk temsilcisi bu önergeyi Kıbrıs’ın tarihi, ekonomik, etnik ve coğrafik özelliklerini açısından yaklaştı...Kıbrıs sorununun yapay olduğunu ve adada Yunanca konuşan insanların Yunanistan tarafından tahrik edildiğini belirtti... Lozan Antlaşması ile sağlanan o zamanki durumun değiştirilmesi için başta Türkiye’nin onayı alınması gerektiğini belirtti.... Yapılan oylamada Yeni Zellanda’nın önergenin red edilmesi görüşü 50 önerge lehte - 0 aleyhte oy ile kabul edildi.

21 Eylül 1955’de Kıbrıs Sorunu tekrar BM gündemine getirildi. İlginç olan Ağustos 1955’de İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ı Londra’da yapılacak olan üçlü bir konferansa çağırmıştı...BM’de ki görüşmelerde İngiltere temsilcisi Yunanistan’ın adayı kendisine şiddet ve başkaldırı yolu ile bağlamak istediğini belirtti.

...Bu açıklama EOKA ( Ellenikos Organismos Kypriakon Agonistan - Hellenic Organization for the Struggle on Cyprus - “Kıbrıs Hellenik Savaş Birliği” gibi bir açılımı var ) tarafından 1 Nisan 1955 tarafından yönetilen şiddet ve öldürme eylemlerini belirtmekteydi.

1956’da Yunanistan hükümeti BM gündemime 3. kez Kıbrıs Sorunu gündemine getirildi. Burada adanın yöneticisi ve Kıbrıs Rumlarının lideri Başpiskopos Makarios yaptığı özerklik isteğinin İngiltere tarafından reddedilmesiydi. Ayrıca İngiltere tarafından adaya getirilen 20.000 asker de önergede belirtiliyordu. İngiltere ise “Kıbrıs’ta Terörizme Verilen Yunanistan Desteği” konulu bir önergeyi BM’ye verdi.

...İki önerge “Kıbrıs Sorunu” adında birleştirildi ve 3 karar metnine verildi. Birinci karar Yunanistan tarafından istenen eşit haklar ve özerklik isteklerinin karşılanması, ikinci karar teröre Yunanistan tarafından verilen desteğine bitirilmesi idi. Son karar ise adada durumun belirlenmesi için bir araştırma komitesi kurulmasıydı.

1957 Şubat’ında Yunan Dışişleri Bakanı tarafından Türkiye’ye getirilen öneri ise Kıbrıs’ın bağımsızlığı idi. Böylece Türkiye üzerinde kontrol sağlanacaktı.

...Mart 1957’de Yunan parlementosunda konuşan bakan Kassimatis “Bağımsızlık ENOSIS için kullanılacak bir atlama taşıdır.” düşüncesini belirtmişti.

...SSCB ve müttefikleri Yunanistan’ın özerklik tezini desteklemekte idi...Resmi ABD görüşü ise Türk tezine destek vermekte idi.

Yunanistan ve Türkiye’nin diplomat ve dışişleri bakanları arasında yapılan görüşmelerle sorunun çözümü konusunda önemli adımlar atılmıştı.Yapılan Zürih ve Londra anlaşmaları ile 16 Ağustos 1960’da “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin temelleri atılmış oldu.


2 - ) Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetinin Kurulmasından Sonra Kıbrıs Sorunu ( 1960 - 1974 )

...Kıbrıs sorununda etkilli olan Türkiye ve Yunanistan BM’de Kıbrıs adasının iki toplumunun sözcülüğünü yapmıştır. Ancak doğal olarak hükümetler bu etnik gruplarla iletişim halindeydi. Kıbrıs için hazırlanan belge - hazırlanması bir yıldan fazla sürmüştür - 2 toplumun temsilcileride görüşmelerde eşit şekilde yer almıştır. Tüm anlaşmalar bu 5 taraf tarafından kabul edilmiştir.

Anlaşmaya göre Kıbrıs Başkanlık rejimi ile yönetilicekti. Başkan Rum kesiminden, yardımcısı Türk kesiminden seçilecekti. Her 2 topluma anayasada özerklik sağlanmıştı. Türk toplumunun yönetim ve yasama fonksiyonlarına eşit katılımı sağlanıyordu. Türk toplumunun haklarının korunması için Başkan, dış politika - savunma ve güvenlikte yardımcısının onayını almak zorunda idi.

...Diğer bir antlaşma ile İngiltere, Yunanistan ve Türkiye Kıbrıs’da anayasanın uygulanması için garantör devletler olarak tanımlanmıştı.... Uygulamada bir aksama olur ve garantörler arasında bir anlaşma sağlanamazsa, her bir garantörün kendi tavrını alma hakkı vardı.

...Bu anlaşma “Fonksiyonel Federatif” bir sistemi öngörüyordu. Klasik federal sistemden farkı, toplumlar arasında sınırların olmaması sadece toplumsal hayatta özerkliğin sağlanması idi.

...Genç cumhuriyetin daha sonra BM’e alınması ile Yunanistan ve Türkiye arasında ilişkilerde yumuşama başladı... Ayrıca Akdeniz bölgesine barış havasıda getirilmiş oldu.

5 Eylül 1963’de Fin gazetesi “UUSI SUOMI”ne konuşan Makaryos: “Çabalarımızın hedefinin Yunanistan ile birleşmek olduğu doğrudur” demişti...Rum kesimi liderleri adadaki Türk toplumunun ani bir saldırı ile devre dışı bırakılacağını ve hızlı bir şekilde ENOSIS’e ulaşılabileceğini düşündü. 21 Aralık 1963’de başlayan AKRITAS harekati ile adadaki Türk halkının yaşam hakkı elinden alınmak istendi... 130 Türk köyünün 40 tanesi tamamen yıkıldı ve burda oturanlar mülteci durumuna düşürüldü... Harekat Noel akşamı başladığı için “Kara Noel” olarak adlandırıldı... BM raporuna göre Kıbrıs Hükümetinde görevli 4000 Türk işten çıkarıldı, 25.000 Türk’de mültcei durumuna düştü.

... Gregor Papandreou’nun Başbakanlığı zamanında Kıbrıs Sorunu büyüdü... ENOSIS düşüncesi Yunanistan hükümetinin hedefe haline geldi... Dönemin Savunma Bakanı Petros Garufalias’ın anıları bu konuda önemli bilgiler vermektedir...( “Acropolis” gazetesinde 22 Eylül 1964’den itibaren çıkan seri yazılar ) Buna göre 13 Mart 1964’de Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Başkanı, Dış ve İçişleri Bakanları, Yunanistan üst düzey görevlileri, Savunma Bakanı ve Başbakanı ile Başbakan’ın evinde görüşmüşlerdir. Tartışmaların konusu Yunanistan’ın Kıbrıs’taki askeri konuları üzerine yapılmıştır. Kıbrıs Anayasasına göre 25 Şubat 1964’de kurulan Ulusal Muhafızlara hizmet etmek için Yunan generalleri, subayları ve askerleri adaya gizlice gönderiliceklerdi. Bu askerler “gönüllü” olarak gösteriliceklerdi. Atina’da bulunan Kıbrıs Büyükelçisi sivil giyimli bu askerlere pasaport sağlayacak ve taşıdıkları tabanca, hafif makinalı silah ve diğer savaş malzemelerinin kişisel eşyalarmış gibi adaya girişini sağlayacaktı... Diğer askeri malzemeler için gizli limanlar hazırlanacak ve sevkiyatlar gizlilik ve güvenlik açısından gece yapılacaktı. Bu hazırlıkların duyulmasında ise tüm sorumluluk Savunma Bakanı Garafulias’da olacaktı.

...Sorunun çözümü için Ocak 1964’de yapılan toplantılarda ortaya atılan üye devletlerin askerlerinden oluşan NATO gücü oluşturulması önerisi ise Rum kesimi tarafından reddedildi...BM’de yapılan görüşmeler sonucu 4 Mart 1964’de 3 aylık bir süre için adaya BM Barış Gücü gönderilmesine karar verildi

...1965 Güz döneminde BM’ye başvuran Rum kesimi anayasanın işlemediğini ve azınlıkların haklarının korunması için değiştirilmesi gerektiğini belirtiyordu. ...21 Nisan 1967’de başa geçen Yunanistan Cuntasının da soruna bakış açısı önceki hükümetlerden farklı değildi. 15 Kasım 1967’de başlayan ve Geçitkale - Boğaziçi’na yapılan Rum saldırıları yaşam kavgası veren Türkelrce geri püskürtüldü...NATO ve ABD’nin devreye girmesi ile savaç önlendi... Türkiye Yunanistan’dan askerlerini geri çekmesini istedi. Ocak 1968’de Yunanistan adada sadece 6370 askeri kaldığını bildirdi.

Rum kesimi Nisan 1968’de Türk kesimi lideri Rauf Denktaş’ın adaya dönmesine izin verdi ve ilişkilerde bir yumuşama başladı. Rum tarafı Federasyonun devamını isterken Türk tarafı farklı coğrafi bölgelerde yaşamayı öngeren “Bölgesel Özerkliği” savundu.

Atina tarafından desteklenen EOKA - B Başpiskopos Makaryos’a karşı 15 Temmuz 1974’de harekata başladı...Uluslararası anlaşmalar çiğnendi ve Türk ve Rum halkına şiddet uygulandı.... Türkiye diğer garantör devlet İngiltere’ya danıştı ve ortak harekat önerdi. Yunanistan ( ? ) ve ABD’den de destek alınamayıp bu öneri kabul edilmeyince 20 Temmuz 1974’de Türkiye adaya asker çıkardı.

...Başpiskopos Makaryos hayatını İngiltere’ye kaçarak kurtarabildi. Yunanistan’da Cunta devrildi ve Karamanlis Başbakan oldu.

25 Temmuzda 1. ve 8 Ağustosta 2. Cenova Konferansları toplandı. Bu toplantılara İngiltere, Türkiye, Yunanistan, Türk Kesimi ve Rum Kesimi katıldı... 1. Cenova Konferansından önce “Kıbrıs Barış Harekatı” Türkiye tarafından durdurulmuştu... Sorun BM’de görüşülürken Türkiye’nin itarazı üstüne Kıbrıs adına iki toplumada söz hakkı sağlandı.

BM Kurulunda varılan kararda: Eşit hakka sahip Türk ve Rum topluklukları tanındı, 2 tarafında kabul etmediği bir anayasanın geçersiz olduğu belirtildi, Federatif sistemden söz edilmedi ve “Kıbrıs Cumhuriyeti” yerine “Türk - Rum Toplulukları” denildi.


Kaynak : "Cyprus Question and The United Nations", Ü. Haluk BAYÜLKEN, Dış Politika - Foreing Policy, Volume   IV. Nos 2 - 3, February 1975