EGER USURSE
Bir kadin "ben üsüyorum" dediginde, bunun cevabinin "üstüne bir sey al," "istersen bir taksiye binelim," "eve geldik zaten" türünden bir söz olmadigini, "üsüyorum" dediginde kadinin "bana sarilsana" demek istedigini ve ona sarilmak gerektigini ögrenmek epey zamanimi aldi.
Sanirim binlerce yil boyunca isteklerini açıkça söylemelerine izin verilmedigi için "gizli bir dil" gelistirmek zorunda kalan kadinlar, bu kadar basit bir seyin erkekler tarafindan niye anlasilamadigini hiç anlamazlar. Erkeklerin, bakkal dükkaninin arka tarafindaki salak küçük oglana benzedigini düsünürler:
"Anlayissiz ve beceriksiz salaklar."
Kadinlarin bir sey söylediklerinde aslinda baska bir sey söylemek istemis olabileceklerini kendim mi farkettim yoksa bunu bana bazen usulca bazen sabirsizca sözleriyle kadinlar mi ögretti simdi tam çikartamiyorum.
Sevgi ve sefkat eksikligine hiç tahammül edemeyen, bunlarin "açıkça" söylenerek elde edilmesinin ise elde edilenin degerini düsürecegine inanan kadinlarin niye isteklerini düpedüz söylemedikleri ise erkekler için hep bir sirdir.
Duygularini göstermenin kadinlara özgü bir davranis oldugunu sanan erkekler, açikça sevgilerini ve sefkatlerini göstermekten hep utanirlar.
Farkinda olmadan, onlar, bu duygularin gösterilecegi tek yerin yatak odasi olduguna inandiklarindan, kalabaliklarin içinde sevgi ve sefkat gösterdiklerinde, herkesin seyrettigi bir yerde sevisiyorlarmis hissine kapilip tedirgin olurlar.
Erkekler için duygular, kapali yerlerde yasanmasi gereken "mahrem" seylerdir, kadinlar ise bunu hayatin her aninda yasanmasi gereken bir sey oldugunu düsünürler.
Hemen hemen hepsi gizli bir "derebeyi" olan erkekler, kadinlarin her isteginde, her talebinde bir isyan, bir baskaldiri hatta bir hakaret görürler.
Erkeklerin bekledikleri, kadinlarin "üsümeleri" ya da "acikmalari" degil, erkegin yaninda sogugu ve açligi hissetmeyecek kadar kendinden geçmis bir aska kapilmalari ve bu aski taleplerini dile getirmeyerek göstermeleridir.
Galiba o yüzden, erkegin biraz kadinsilastigi ve duygularini alabildigine özgür biraktigi askin ilk günleri geçtikten ve erkek yeniden erkekligine döndügünde, kadinlar "üsümeye" baslarlar.
"Benim uykum geldi" dediginde erkegin onla beraber yatmamasini, perhize basladigi sirada aniden bir hosluk yapma istegi duyan erkegin ona sevdigi yemekleri almasini "düsmanca" bulmaya koyulurlar.
Artik erkegin her davranisi ince eleklerden geçirilip, onun sözlerinde ve davranislarinda "sevgisizlik" isaretleri tek tek saptanir.
Ve o gizli dil daha sik ortaya çikar.
Kendilerinden sakinirlar önce, "çok sismanladim," "çok yaslandim, "çok çirkinlestim," bunlari söyledikten sonra erkeklerin ne söyleyeceklerine, ne yapacaklarina bakarlar.
Kendilerine büyük bir ilgi eksikligi olarak gözüken o anlayissizliklarin, artik eskisi kadar begenilmemelerinden ya da sevilmemelerinden mi kaynaklandigini anlamaya ugraisrlar.
Bastan savma verilecek her cevap, kadinin öfkeli tepkisini hakeder.
- Yoo, hiç de sismanlamadin, iyisin, biraz kilo aldin belki ama önemli degil.
Bu yakinmalar onlara manasiz ve çocukça gelir çünkü.
Kadinlar ise sinirlenmeye baslarlar.
- Sen beni eskisi kadar sevmiyorsun.
Bunun cevabi elbette, "nerden çikardin bunu, tabii ki seviyorum" degil, sıkı bir sarılıs ve iyi bir öpüsmedir.
Bir seylerin yanlis gitmeye basladigini gören erkek ise, güzel bir hediye almanin ya da daha kestirmesi "biraz para vermenin" zamani geldigini düsünür.
Onun için sorunun tedavisi öpüsmede degil paradadir.
Kabul etmeli ki, kendi degerini, gizliden gizliye kendine verilen parayla ölçmeye yatkin kadin için yapilacak "fedakarligin" miktari bir zaman ise yarar, kadin, "salagin" duygularini böyle ifade etmeye çalistigini anlar.
Erkek ise, o düz vahseti ve insafsizligi ile "agliyorsa biraz para ver," çözümlemesini benimser. Ama hediyelere ve paralara çabuk alisilir, sarilislarin ve öpüsmelerin özlemi yeniden baslar.
Kadin "üsür".
Son bir iki deneme daha yapar, bazen güzelligi ve cinselligi ile, bazen sinirli çikismalariyla, erkege üsüdügünde ona "sarilinmasi gerektigini" bir daha ögretmeye ugrasir.
Kadin ya kadere riza gösterip teselliyi hediyelerde, parada, çocuklarinda, kendisine saglanan güvende aramaya razi olur ve arada sirada tutan "ben çok yalnizim" yakinmalari ve aglama nöbetleriyle hayatini sürdürür ya da "üsümeye" fazla dayanamayip, "sarilmasini bilen" biri var mi diye etrafa bakinmaya koyulur.
"Sarilmasini bilenler" bu sapaktaki kadinlari keskinlesmis radarlariyla hemen bulurlar.
Bir vakit isler iyi gider.
Ama sarilmasini bilenler de bir süre sonra kaçinilmaz erkekliklerine geri dönüp, üsüyen kadina, üstüne bir hirka almasini söylerler.
Ahmet Altan
|
||