Aksaray Mesleki Eğitim Merkezi Web Sayfası


Tarihçe


 

Ana Sayfa

Tarihçe

Sınavlar

Kanunlar

Duyurular

Personelimiz

Aksaray'ımız

Görüşler

Faydalı Linkler

 

 

 

Mesleki Eğitimin Tarihi Gelişimi

Türklerin tarih boyunca eğitime büyük önem verdikleri bilinmektedir. Selçuklular 'dan önceki çağda, sanat öğrenmek isteyenler, usta kişilerin yanında çalışarak  ustalığa   yükseliyorlardı. Anadolu Selçukluları döneminde, mevcut ekonomik faaliyetlerin, toplumun yapısına ve dünya görüşüne uydurulması için zanaatların düzenlenmesi ile ilgili faaliyetlere ağırlık verilmiştir.

            Kökü Orta Asya'ya kadar uzanan "ahilik", Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde yaygınlaşan, Türk'lere has özelliklere sahip bir esnaf ve sanatkâr teşkilâtıdır. Türk toplumunda 12. yüzyılda düzene kavuşan "ahilik" sistemiyle başlayan Çıraklık eğitimi, Osmanlı İmparatorluğu'nda, becerili işgücü yetiştirmede temel yaklaşım olmuş; 17. yüzyıldan sonra "lonca" ve "gedik" sisteminde varlığını sürdürmüş; Cumhuriyet döneminde de ara insan gücünün yetiştirilmesinde bir kaynak olma özelliğini korumuştur.

            Ülkelerin kalkınmasında en önemli faktörler, tabiî kaynaklar, emek (işgücü), sermaye ve müteşebbisliktir. Yüksek verimi gerçekleştirmenin en etkili yolu iyi eğitilmiş işgücünden geçmektedir.

            Teknolojide hızlı bir gelişmenin görüldüğü dünyamızda, bu gelişmeye ayak uydurabilmenin yolu; bilgi, beceri ve iyi alışkanlıklara sahip, yüksek verimi gerçekleştirecek yeterli sayıda insan gücüne erişmektir.

            Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu yıllarda karşılaşılan en önemli  problemlerden biri de, yetişmiş becerili insan gücünün yetersizliği idi. Bu problemin çözümü için Atatürk özel ilgi göstermiş ve ilgilileri uyarmıştır.

                        1920'li yıllarda, meslekî ve teknik eğitimin temel kavram, politika ve ilkelerinin oluşturulduğu ülkemizde, becerili insan gücünün yetiştirilmesi konusunda önemli çalışmalar yapılmıştır.

              Atatürk 1 Mart 1922 tarihinde Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşmasında, " ... Memleket evlâdını hayat-ı içtimâiye ve iktisadiyede fıilen müessir kılabilmek için elzem olan iptidai mâlumatı ameli bir tarzda vermek usulü, maarifimizin esasını teşkil etmelidir." diyerek yapılacak eğitimin nitelik ve esaslarını belirtmiştir.

            1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi'nde çırak okullarının açılması teklif edilmiştir.

            1925 yılında yurdumuza davet edilen Alman Pedagogu Dr. Kuhne, becerili insan gücü sıkıntısının, Türkiye'de çıraklık eğitimi kurumlarının bulunmayışından kaynaklandığını belirten bir rapor hazırlamıştır.

Daha sonraki yıllarda çıkartılan bazı kanunlarda, çıraklık eğitimi ile ilgili hükümler bulunmaktadır.

            1926 yılında çıkartılan 818 sayılı Borçlar Kanunu 'nun 313., 318., 330., ve 342. maddelerinde, çırakların hizmet sözleşmesi, çalıştırılmaları ve eğitimleriyle ilgili hükümlere yer verilmiştir.

            1930 yılında yürürlüğe giren "1593 sayılı Umumi Hıfsısıhha Kanunu" nun 173. maddesiyle, 13 Yaşından küçük çocukların fabrika ve imalathane gibi her türlü sanat müesseseleriyle, maden işlerinde amele ve çırak olarak istihdamının yasak olduğu; 12 yaş ile 16 yaş arasında bulunan kız ve erkek çocukların, günde sekiz saatten fazla çalıştırılamayacakları hükme bağlanmıştır.

1930 yılında yürürlüğe konan "1580 sayılı Belediyeler Kanunu 'la belediyelere çırak okulu açma yetkisi verilmiştir.

 

            3.6.1933 tarih ve "2262 sayılı Sümerbank Kuruluş Kanunu" nun 2/d maddesinde, "Memlekete ve kendi fabrikalarına lüzumlu olan usta işçileri yetiştirmek üzere okullar açmak..." şeklinde hükme yer verilmiştir.

1938 yılında yürürlüğe giren "3457 sayılı Sınai Müesseselerde ve Maden Ocaklarında Meslekî Kurslar Açılmasına Dair Kanun" ile çırak, kalfa ve ustaların mesleki bilgilerini artırmak için; iş]etmeler, meslekî kurslar düzenlemekle görevlendirilmişlerdir.

            1942 yılında Devlet Demiryolları İşletmesi, Eskişehir'de ilk çırak okulunu açmıştır. Daha sonra Kayseri Uçak Fabrikası'nda, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu'nca Kırıkkale'de çırak okulları açılmıştır.

            Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk döneminde, orta ve büyük sanayinin kuruluşu, sermaye birikimi ve küçük zanaatkârların büyümesi yoluyla değil, büyük ölçüde devlet desteği ile ortaya çıktığından, çıraklık eğitimi geleneklerinin yeni büyük firmalara geçmesi mümkün olmamış; insan gücünün nitelik ve nicelik yapısı, tam zamanlı okul sistemine dayalı bir meslekî ve teknik eğitim sisteminin kurulmasını zorunlu kılmıştır.

            Cumhuriyetin ilk yıllarında, fabrikalarda çalışacak ve küçük sanayiye yeni teknolojik bilgiler götürerek onlara liderlik yapacak insan gücünü yetiştirmek amacına uygun olarak şekillendirilen, 1960'!ı yıllara kadar fonksiyonunu başarı ile yerine getiren meslekî ve teknik eğitim sistemimiz, hızlı sanayileşme dönemine girmemiz üzerine, sanayimizin ihtiyacı olan vasıflı teknik elemanları yetiştirmede yetersiz kalmaya  başlamıştır.

            Vasıflı işçi probleminin çözümü için bazı KİT'lerin içinde açılan çıraklık ve meslek okullarının yaygınlaştırılmaması ve sonuçta çoğunun kapanması; okulda yapılan meslekî eğitimin gerçek iş hayatına uygun olmaması sebebiyle mezunlarının iş hayatına uyum sağlamakta güçlük çekmeleri ve bu eğitimin çok pahalı oluşu yanında, örgün eğitim dışında kalan ve işyerlerine çırak olarak girip meslek öğrenmek isteyenlerin çokluğu; çıraklık eğitimini yeniden ön plana çıkarmış ve 1957 yılında yapılan VI. Millî Eğitim Şurası'nda çırak okullarının açılması kararı alınmıştır.

            Sanayi ve işyerlerinde çıraklık eğitimini düzenleyecek bir kanunun çıkartılması ile ilgili teşebbüslere ise 1960'lı yıllarda başlanmıştır.

            Ülkemizin planlı kalkınma dönemine girdiği 1963 yılından itibaren,  kalkınma  planlarında  sanayileşmeye  öncelik  verilmiş sanayinin ihtiyaç duyduğu meslekî ve teknik insan gücünün yetiştirilmesi gereği üzerinde durulmuştur.

                        1963  Yılı  İcra  Planı'nda  çıraklık  kanununun  çıkarılması amaçlanmış, 1972 yılında TBMM tarafından kabul edilen 1591 sayılı Çıraklık Kanunu, Cumhurbaşkanınca yeniden görüşülmek üzere meclise geri gönderilmiştir.

                        1974 yılı İcra Planında yer alan 206 Nolu tedbirde çırak, kalfa ve ustalık kanunu tasarısının hazırlanmasına yer verilmiştir.

                        1974 yılında "Mesleklerin Kademeleri, Her Kademenin Unvan, Yetki ve Sorumlulukları ile İlgili Kanun Tasarısı" hazırlanmış; fakat tasarının kanunlaşması mümkün olmamıştır.

                        19-30 Kasım 1975 tarihlerinde yapılan "Endüstriyel Mesleki ve Teknik Öğretim ile Sanayi İlişkileri Sempozyumu" nun tartışma konularından birisi, çırak, kalfa ve ustalıkla ilgili mevzuatın bir an önce çıkarılması olmuştur.

            Ülkemizde çıraklık eğitimi, 5.7.1977 tarihinde Resmî Gazete 'de yayınlanarak yürürlüğe giren 2089 Sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu ile kanunî esaslara bağlanmıştır.

            Dokuz yıl süreyle yürürlükte kalan 2089 Sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu ile,sayılarının 800.000 civarında olduğu tahmin edilen, bir işyerinde geleneksel yollarla meslek öğrenmeye çalışan çırak gençliğin büyük bir kesiminin düzenli çıraklık eğitiminden geçirilmesi mümkün olmamış, çıraklık eğitimi uygulamalarından istenilen sonuçlar alınamamıştır.

             2089 Sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu esaslarına göre yapılan çıraklık eğitimi uygulamasından istenilen sonuçların alınamamasının başlıca sebepleri şöyle sıralanabilir:

- Çıraklık eğitimi sisteminin yeterince tanıtılamaması,

- İşletmelerin sözleşmeli çırak çalıştırmalarını temin amacıyla yeterli teşvik tedbirlerinin bulunmayışı,

            -İlgili  Bakanlıklar,  kurum  ve  kuruluşlar  arasında,  istenilen seviyede koordinasyon ve işbirliği kurulamaması,

- Sanayi siteleri ve işyerlerinin yoğun olduğu bölgelerde, eğitim yeri bulmada güçlük çekilmesi,

- Sistemin işleyişinden sorumlu merkez ve taşra teşkilatının, idari, malî ve fizikî yönden güç1ü bir yapıya kavuşturulamaması,

            - Çıraklık eğitiminde görev alan yönetici ve öğretmenlerin, sistemin gerektirdiği tutum ve davranış]arı kazanmalarının zaman alması,

            - Kanunun uygulanması ile ilgili denetim mekanizmasının kurulamayışı, kanunla öngörülen cezaların caydırıcı olmayışı,

            - Ustalık belgesine sahip olmayan veya bu belgeye sahip birini işyerinde çalıştırmayanların işyeri açmalarının önlenemeyişi,

            - Çırak öğrencilerin iş kazaları ve meslek hastalıkları ile hastalıklara karşı işverence sigorta ettirilmesinde güçlükler ortaya çıkması,

            - Kanunda, çırakların eğitimini zorlayıcı hükümler bulunmayışı; kalfa ve ustaların eğitimiyle ilgili hükümlerde açıklık olmayışı,

- 3457 sayılı yasa hükümlerine göre yapılan eğitim uygulamalarının, 2089 sayılı yasaya göre yapılan uygulamaları olumsuz yönde etkilemesi,

- Toplum olaylarından kaynaklanan problemler sebebiyle İşletmelerin çırak almada isteksizliği.

            1981, 1982, 1983 ve 1984 yıllarına ait programlarda, 2089 sayılı kanunun yeniden düzenlenmesi ile ilgili tedbirlere yer verilmiştir.

Aynı yıllarda, çıraklık eğitimini yeniden düzenleyen çıraklık, kalfalık ve ustalık kanunu tasarısı ile mesleklerin kademeleri, her kademenin unvan, yetki ve sorumluluklarına ilişkin tasarıların kanunlaşması gerçekleşememiştir.

            19.6.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3308 Sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu ile çıraklık ve meslek eğitiminin günümüz şartlarına   göre   bir   sistem  bütünlüğü   içinde   düzenlenmesi amaçlanmıştır.

            3308 sayılı kanun; çıraklık, örgün ve yaygın meslekî ve teknik öğretim kurumlarında işgücünün meslekî eğitimi için üç temel yaklaşımı benimsemiştir. Bu yaklaşımlar şunlardır:

-         Çıraklık eğitimi (İkili eğitim sistemi)

-         Tam ve yan zamanlı okul sistemi

-         Yaygın Meslek Eğitimi (Meslek Kursları)

            Kanunla çıraklık eğitiminin yeri, yeni bir sistem olarak Türk Millî Eğitim sistemi içerisinde kesin çizgileriyle belirlenmiştir (ŞEMA : 1) .

            1990-1994 yıllarını kapsayan Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda, çıraklık eğitimine yaygın eğitim bölümünde yer verilmiştir. Planda yer alan, çıraklık ve yaygın meslekî eğitimle ilgili önemli ilke ve hedefler şunlardır:

- Yaygın eğitime ayrılan kaynaklar artırılarak çıraklık eğitimi ve yaygın eğitimin kamu ve özel kesim işbirliği içinde sürdürülmesi sağlanacaktır.

- Yaygın eğitimde öncelik istihdama yönelik beceri eğitiminde olacaktır.

            - Ekonomik ve sosyal gelişmenin ancak insan gücünün iyi yetiştirilmesi ve eğitilmesi ile sağlanabileceği göz önünde bulundurularak, hem ilkokuldan üniversiteye kadar örgün eğitim kurumları, hem hizmet içi ve beceri kazandırma, çıraklık ve işbaşı eğitimi gibi yaygın eğitim metotlarıyla  beşeri  kaynaklarımızın  yetişkinlik  düzeyinin  hızla yükseltilmesi ana hedeftir.

            - İş analizlerine dayalı meslek standartları hazırlanarak mesleklere uygun vasıflar, işgücü piyasasının ihtiyaçlarına göre belirlenecektir. Meslek kazandırıcı örgün ve yaygın eğitim programları, gerekli bilgi ve becerileri verebilecek şekilde modüler bir yapıda düzenlenecektir.

            Eğitim sistemi, meslek kazandırıcı yaygın eğitim ara insan gücü ve yüksek nitelikli insan gücü yetiştiren eğitim olmak üzere üç boyutlu bir yapıda ele alınarak kalkınmanın temel araçlarından birisi olarak etkinleştirilecektir.

 


Web Tasarım: Mehmet Ekici

  Bu Site 25.12.2002 Tarihinde Güncellenmiştir.