BannerDegisim

GÜZEL ŞİİRLERDEN BİR DEMET

Adam Gibi İbrahim SADRİ
Çile Necip Fazıl KISAKÜREK
Canım İstanbul Necip Fazıl KISAKÜREK
Meyhane Mehmet Akif ERSOY
Fetva Abdurrahim KARAKOÇ
Pişmanlık ve Çileler Sezai KARAKOÇ

Netbir.net Banner Exchange
Netbir.net Banner Exchange

adam gibi

ben seni hiç sevmedim ki...
yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim...
bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim.
bir de yıldızları sevdim...
eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular...

beni yola koduğunda ayrılmayı sevdim,
kurşunları sevdim beni vurduğunda.
yanlız olduğumu anladığımda,
ayakta kalmamı sevdim.
ekmeği sever gibi sevdim sensizliği,
su gibi özledim temmuz güneşinde sesini
ikindide yağmur gibi,
geceleyin rüzgar gibi sevdim seni sevdiğimi...
ben seni hiç sevmedim ki.

kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim,
menekşeyle konuşmanı,
nisana hatırlatmanı baharın bir adının da yalnızlık olmalığını.
düştüğüm zaman kanayan yanlarımı,
ve tuhaflığımı üşüdüğüm zaman...
sakız satan çocukları,
yeni çıkan şarkıları,
her kaybettiğimde kazanan yanlarımı sevdim.
ben seni hiç sevmedim ki...

bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine,
bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde,
alemin ortasında, kimsesizliğin sesinde...
buğusunda sabahın,
acımasızlığında bir ahın,
ağlayan yüzünde İsa'nın,
ferahlatan gücünde duanın,
korkutan yanında narın...
incirin, zeytinin ve kalbin üstüne...
gülün üstüne,
tutunduğun umudun üstüne,
senin üstüne hep senin üstüne...
ben seni hic sevmedim ki...

Gittiğin zaman gitmeni sevdim.
Evreni sevdim geldiğin zaman.
Kalmanı sevmedim,
Korkuyordum sana alışmaktan.
Yine de sevdim gülümsemeyi,
Mendilimi sallarken seni götüren trenin arkasından.
Kırlara ilk kar düştüğü zaman,
Ölümünün ne güzel olduğunu sevdim.
Seni içimde öldürdüğüm zaman.

Ben seni hiç sevmedim ki...
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim,
Bir çiçeğe gülmeni,bir güle benzemeni sevdim.
Birde yıldızları sevdim;
Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular.
Ben seni hiç sevmedim ki...
Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim.
Menekşeyle konuşmanı,
Nisana hatırlatmanı baharın bir adının da yalnızlık olmadığını.
Düştüğün zaman kanayan yanlarını,
Ve tuhaflığını üşüdüğün zaman...
Sakız satan çocukları,
Yeni çıkan şarkıları,
Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim.

Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe...
Ben yangını sevdim, yandığın zaman böyle işte..
Ben seni hiç sevmedim ki..
Ben sevdim mi adam gibi severim..
Ben sevdim mi adam gibi severim...

İbrahim SADRİ


Listeye Çık

Çile


Gaiblerde bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...

Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tulbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı

Ateşten zehrini tattım bu okun,
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un,
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı

Bir bardak su gibi çalkandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
Al sana hakikat, al san rüya!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk!

Ensemin örsünde bir demir balyoz,
Kapandım yatağa son çare diye.
Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,
Yepyeni bir dünya etti hediye

Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor;
Makânı bir satih, zamanı vehim.
Bütün bir kahinat muşamba dekor,
Bütün bir insanlık yalana teslim.

Nesin sen, hakikat olsan da çekil!
Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!
Otursun yerine bende her şekil;
Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!



Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe,
Deliler köyünden bir menzil aşkın,
Her fikir içimde bir çift kelepçe.

Niçin küçülüyor eşya uzakta?
Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?
Zamanın raksı ne bir yuvarlakta?
Sonum varmış, onu öğrensem asıl?

Bir fikir ki sıcak yarad kezzap,
Bir fikir ki, beyin zarında sülük.
Selam sana haşmetli azap;
Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.

Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!
Ey yedinci gök, esrarını aç!
Annemin duası, düş de perde ol!
Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!

Uyku, katillerin bile çeşmesi;
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.
Teselli pınarı, sabır memesi;
Size şerbet, bana kum dolu çanak.

Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet,
Sırrını ararken patlayan gülle?
Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;
Karınca sarayı, kupkuru kelle...

Akrep nokta nokta ruhumu sokmuş,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,
Fikir çilesinden büyük işkence.



Evet, her şey bende bir gizli düğüm;
Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!
Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,
Yetişir çektiğim mesafelerden!

Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz;
Yollar bir yumaktır, uzun ve dolaşık.
Her gece rüyamı yazan sihirbaz,
Tutuyor önümde bir mavi ışık.

Büyücü, büyücü ne bana hıncın?
Bu kükürtlü duman, nedir inimde?
Camdan keskin, kıldan ince kılıcın,
Bir zehir kıymak gibi, beynimde.

Lugat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar söyleyin bana, ben kimim?

Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,
Arzı boynuzunda taşıyan öküz?
Belâ mimarının seçtiği arsa;
Hayattan muhacir; eşyadan öksüz?

Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!

Ne yalanlarda var, ne hakikatta,
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.
Boşuna gezmişim, yok tabiatta,
İçimdeki kadar iniş ve çıkış.



Gece bir hendeğe düşercesine,
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmiş zamanın, hem geleceğin.

Açıl susam, açıl! Açıldı kapı;
Atlas sedirinde mavera dede.
Yandı sırça saray, ilahi yapı,
Binbir avizeyle uçsuz maddede.

Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
İçiçe mimari, içiçe benlik;
Bildim seni ey Rab, bilinmez bilinmez meşhur!

Nizam köpürüyor, med vakti deniz;
Nizam köpürüyor, ta çenemde su.
Suda bir gizli yol, pırıltılı iz;
Suda ezel fikri, ebed duygusu.

Kaçır beni ahenk, al beni birlik;
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye, onun olsun şairlik,
Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta.

Öteler öteler, gayemin malı;
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte saman yolu benim olmalı;
Dipsizlik gölünde, inciler benim.

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...

Necip Fazıl KISAKÜREK

Listeye Çık
Ziyaretci Banner
Ziyaretci Banner

Canım İstanbul


Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiceği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

                      İstanbul benim canım;
                      Vatanım da vatanım...
                                 İstanbul,
                                 İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmıs Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
şehadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı olum, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

                        O manayı bul da bul!
                        İlle İstanbul'da bul!
                                  İstanbul,
                                  İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir <<Katibim>>i...

                        Kadını keskin bıçak,
                        Taze kan gibi sıcak.
                                   İstanbul,
                                   İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

                        Gecesi sünbül kokan
                        Türkçesi bülbül kokan,
                                     İstanbul,
                                     İstanbul...

                              



NECİP FAZIL KISAKÜREK

Listeye Çık

Akbaba Reklam Degişim Ağı Üyesi

Meyhane


...............

Canim sikildi dun aksam, sokak sokak gezdim;
Sonunda bir yere saptim ki, once bilmezdim.

Bitince bir sira ev, sonra bir de virane,
Dikildi karsima bir han kilikli meyhane:

Basik tavanli, karanlik, sefil bir dukkan;
icinde bir masa, yahut civar tabutluktan

Atilma cok olu gormus acikli bir tenesir!
Yaninda hurdasi cikmis bir eski pusku sedir.

Sakat, bacaksiz on, on bes hasirli iskemle,
Kirik dokuk siseler, bir de cinko tepsiyle,

Bes on kadeh, iki uc testi... Sonra tezgahlik
Eden yan ustune devrilme kirli bir sandik.

Sonuk sonuk yaniyor rafta isli bir lamba...
Onunde bir kume: fes, takke, hirka, salta, aba

Kimildanip duruyorken, sefil bir sohbet,
BU isli zulmete vermekte busbutun vahset:

-Kuzum Dimitri, bu aksam biraz ziyadece ver...
-Ziyade, anladik amma ya ictigin siseler?

-Cizersin..
-Oyle mi? Lakin, silinmiyor cetele!
Bakin tavan tebesirden gorunmez oldu...
-Hele!

-Bizim pesin paramiz... Anladin mi dun kurusu?
-Ayol tukendi mezem... Bari koy biraz tursu.

Aratti kendini ustan... Dinince dinlersin!
-Hasan be, sende nasil nazli nazli soylersin!

Nedir o turku... Aman baska yok mu?... Hah, soyle!
-Omer, ne nazlaniyorsun? Biraz da sen soyle.

-Nevazil olmusum, Ahmed, birak sesim yok hic...
-Sesin mi yok? Acilir simdi: bir imam suyu ic!

-Yarin ne istesin Osman?
-Ne isteyim... Burada!
-Dimitri corbaci, doldur! Ne durmusun orada?

-O kim gelen?
-Baba Arif.
-Sakalli, gel bakalim...
Yanas.
-Selamunaleykum.
-Otur biraz cakalim...

-Dimitri, hey parasiz geldi sanma, iste para!
-Ey anladik a kuzum...
-Sar be yoldasim cigara...

-Aman bizim Baba Arif susuz musuz iciyor!
-Onun bi dalgasi olmak gerek: Tunel geciyor.

-Moruk, kacinci kadeh? Simdicik sizarsin ha!
-Sizarsa mis gibi yer, yetmemis adam degil a.

Yavas yavas kafalar, kelleler kizismisti,
Agiz, burun, hele sesler butun karismisti;

Dikildi agzina baktim, acik duran kapinin,
Fener elinde bir erkek, yaninda bir de kadin.

Bes on dakika suren bir dusunceden sonra,
Kadin girdi o zulmet-sera-yi menfura.(Nefret edilen karanlik yer)

Gozunde ebr-i teessur, yuzunde hun-i hicab,(uzuntu gozyaslari)
Vucudu ra'se-i na-car-i ye's icinde harab,(caresizlik uzuntusu)

Teveccuh eyleyerek sonradan gelen Babaya:
-Demek tasinmali artik coluk cocuk buraya!

Ayol, nedir bu senin yaptigin? Utan azicik...
Anan da, ben de, yumurcaklarin da ac kaldik!

Ne is, ne guc, gece gunduz icip zibar sade;
Sakin dusunme cocuklar acep ne yer evde?

Evet, sen el kapisinda surun isin yoksa!
Getir bu sarhosa yutsun, getir paran coksa!

Zavalli ben... Camasir, tahta, her gun ugras da,
Sonunda bir paralar yok, el elde bas basta!

O tahtalar, camasirlar da gecti, yok halim...
Ayakta sallanisim zorlanir Huda alim!

Calismadin, beni hep bunca yil calistirdin;
O yavrucaklari ciplak, sefil alistirdin;

Bilir mahalleli kim, aldigin zamanda beni,
Cehiz cimenle donatmisti beybabam evini.

Ne oldu simdi o esya? Satip kumarda yedin!
Evet, kumarda yedin, hem de karsilarda yedin!

.......................
.......................

Herif! Su halime bak, merhametli ol azicik...
Birak o zikkimi, ictiklerin yeter artik.

Efendiler, agalar, siz de bir nasihat edin,
Sizin belki var evladiniz...
-Hasan, ne dedin?

-Birak, kopoglu kadin amma calceneymis ha!
-Benimki cok daha fazlaydi.
-Etme!
-Elbet ya!

Onun icin bosadim. Sen isitmedin mi Halim?
-Kadin lakirdisi girmez kulagima zati benim.

Senin kadin dedigin adete pabuc gibidir:
Biraz vakti tasinir, sonradan degistirilir.

Kadin bu sozleri duymaz, tazallum eylerdi;
Herif mezar tasi tavriyle sade dinlerdi;

Acilip agzi nihayet, acilmaz olsa idi!
Tasip dokuldu, icinden su la'net-i ebedi:

-Cehennem ol seni hinzir orospu, git Bossun!
-Ben anladim isi, sen komsu, iyice sarhossun;

Ayiltiniz sunu yahut!
-ilismeyin!
-Birakin!
Herif ayildi mi, bilmem, dusup bayildi kadin!

Mehmet Akif ERSOY

Listeye Çık
Fetva

Türküler var başı belden aşağı
Çalmıyan radyonun pili cennetlik.
Kafir meyve inmez daldan aşağı
Yoksulun yaktığı çalı cennetlik.

Boşunadır dünyamıza geldiği
Aha yaşadığı aha öldüğü...
Korkak müslümanın namaz kıldığı
Camiyi taşlayan deli cennetlik.

Kara günde çözülmesin, kuşağın,
Kara toprak olsun uyku döşeğin.
Cihadda yük çeken uyuz eşeğin
Semeri cennetlik çulu cennetlik.

Tez vururlar harpte önde gideni,
Kaçanlar kurtarır canı bedeni.
Şimdilik kördüğüm kalsın nedeni,
Diri boku yedi, ölü cennetlik.

Bana ne'yi akıllılık sananın,
Başı var da, beyni yoktur. İnanın.
Beş on sene cehennemde yananın,
Dumanı cennetlik, külü cennetlik.

"Karışma boşver"'i eylemiş sanat,
"Dava gereksiz" der, "herşey menfaat"
Böyle bir babayı vurursa evlat,
Tüfeği cennetlik, eli cennetlik.

Sevabı, günahı ayırmış Rabbim,
Ölçüdür gözlerim, tartıdır aklım.
Yalana riyaya, dayanmaz sabrım,
Haksıza sövenin dili cennetlik.

Abdurrahim KARAKOÇ

Listeye Çık

Pişmanlık ve Çileler


Rüzgar eser, yagmur yagar, tilkiler üsür
Bir odun parcasi aydinlatir ocagi
Annesi atesin önünde perisan
Annesi atesin içinde hür
Rüzgar eser, yagmur yagar, tilkiler üsür

Yagmurlar sirtiyla sirtim arasindadir
Sarkilar dudaklariyla dudaklarimin
Kalbimi bin parçaya böldü divane sir
Sesi geliyor sesi, günahkar çocuklarim
Sarkilar dudaklariyla dudaklarimin arasindadir

Benim boyum ufak onun da ufakti
Kivircik saçlarindan öpmedigim için onu
Onun bu ocakta yanan topragi
Her gece rüyamda avuçlarimi yakti
Benim boyum ufak onun da ufakti
Benim gözlerim yesildir onun kara
Ben günah kadar beyazim, o tevbe kadar kara

Annesinin basi elleri arasinda
Parmaginda aydinlik günlerden kalma yüzük
Bir fotograf asilidir duvarda
Aynaya, geceye, maziye dönük
Annesinin basi elleri arasinda

Bir tüfegin burnu havadadir
Ates almak üzeredir mermisiz
Ben bir küçük kizim, ben bir deli kizim
Siz beni ne anlarsiniz... siz...
Bir tüfek ates almak üzeredir mermisiz

Bir saman çöpüne tutunmus kizlarin
Etegini ben çektim
Neyleyim gögsümü Karacadag'in sert rüzgari doldurmus
Annemden ben ilk sütü Geyve'de içtim
Ankara'ya Çataldag'a bir zindandan gül vurmus
Az kalsin ben ölecektim
Bir saman çöpüne tutunmus kizlarin

Kediler halilari parçaliyor
Kirmizi bir isik düsüyor yere
Annemin dizinde derman yok
Hükmedemiyor insan ruhuna ates
Rüzgar hükmedemiyor incecik perdelere
Kediler halilari parçaliyor
Ateste sari gül açan saksilar
Kizarmis bir ekmek gibi duruyor

Kulagima garip sesler geliyor
Kus yumurtasindan çikan insanlar
Ahirda bir ata eyer oluyor
Kulagima garip sesler geliyor

Ben bir sarki bir türküyüm
Ben Meryem'in yanagindaki tüyüm
Beni bir azizin nefesi uçurur
Kalbimde Allah'in elleri durur
Cici ayaklarim ilikli bagli
Ben onun silasi kendimin gurbetindeyim

Ben azizin hasreti
Ben Meryem'in yanagindaki tüyüm
Benim gözlerim yesildir, onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazim, o tevbe kadar kara

Ocak sönüyor ates kül oluyor
Annesinin saçlari beyaz
Annesi saçlarini yoluyor
Atesin içinde gül açilmis
Servi büyür, ardiç büyür, çocuk büyür
Annesi ruhunda ruhuma egilir

Sineklerin kanadini isitan
Bir günes topragi yarip çikacak
Kadinlar sansa da yasadigini
Sarkisiz kaldikça yasayamayacak
Kadinlari sarkilir, akrepler aydinlatir
Kadinlari sarkilir, zahirlar aydinlatir

Artik ben gidecegim ata eyer vuruyorlar
Hatiralarimi birer birer yakacagim
Entarimi parça parça edip
Zehirli kirpilere birakacagim
Beyaz bir kayanin üstüne çikip
Gögsüme siyah bir gül takacagim
Batan günese dogru kursunlar sikip
Kendimi bosluga birakacagim

Ayaklarimin altindan geçiyor bir deniz
Ben bir küçük kizim, ben bir deli kizim
Siz beni ne anlarsiniz... siz...
Artik ben gidecegim atim kisniyor
Bir bebek mum istiyor, bir ölü sarki istiyor

Ayaklarimin altindan geçiyor bir deniz bir deniz
Beni onun gözleri çagiriyor duramam, duramam
Benim gözlerim yesildir ah... onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazim, o tevbe kadar kara

Sezai KARAKOÇ

Listeye Çık

TurkWEB500 Reklam Degisim
Anasayfa